Sokak Çocuklarının Topluma Kazandırılması Projesi

Uyuşturucu, uçucu madde (Tiner, bali  vb.) bağımlısı çocuklar, sokakta yaşayan, sokakta yaşamaya itilen, sokakta çalışan çocuklar yada kimsesiz,sahipsiz, korunmaya muhtaç çocuklarımız vb.  çeşitli nedenlerle sokakta çalışmaya veya yaşamaya itilen, tüm çocuklarımızı genel olarak sınıflandırırken; Sokak Çocukları gibi sokağa itilmeleri kendi ellerinde olmayan, sahipsiz ve masum çocuklar için geçmişte kullanılan bu yakışıksız ve bir o kadar  çirkin bir terim yada tanımlamanın yerine  “Sokakta Yaşayan Çocuklar” terim yada tanımını       “ kavramını”  kullanmayı daha etik bulmaktayım. Bu nedenle ben bu çocuklarımız için sürekli  ‘ Sokakta yaşayan  yada  Bizim Çocuklarımız vb.’ kavramları kullanacağım.

     Bu çocuklarımızın topluma kazandırılması için uluslar arası kuruluşların, devletin ve devlete bağlı kurumların, üniversitelerin, sivil toplum örgütlerinin, belediyelerin vb. yapacakları çalışma ve hazırlayacakları projeler,  öncelikle sokağa itilmesine, sokakta yaşar hale gelmesini engelleyici projeler geliştirme ve bu projeleri acilen adım adım uygulamaya geçirecek şekilde organize edilmeli ve tüm toplum kesimlerinin ve ilgili kurum ve kuruluşların görüş, öneri , işbirliği ve katkıları ile yaşama geçirilmesine özen gösterilmelidir. Öncelikle çocuklarımızın sokağa itilmesine, sokakta yaşamasına neden olan faktörleri belirleyerek, çocuklarımızın bu duruma düşmesini önleyici tüm önlemler acilen alınmalıdır.Süreç içinde hali hazırda, sokakta yaşayan bu çocukların eğitimi, rehabilitasyonu ve topluma kazandırılmaları için Gaziantep İlinde neler yapabiliriz ? Metropol İllerimizde ve ülkemizde neler yapabiliriz ? bu konuda projeler hayata geçirilmelidir.

                 Yukarda belirtilen çocuklarımızı sınıflandırdığımız da; daðılmış, parçalanmış, kimsesiz kalmış yada sahip çıkılmamış, ilgisiz, reddedilmiş, sokağa itilmiş yada atılmış ve sokakta yaşamaya mahkum edilmiş, dışlanmış, hor görülmüş, dayağa, istismara, enseste uğramış, istenmeyen vb. nedenlerle; sokakta yaşamaya zorlanmış, mahkum edilmiş; tüm bu çocukların genel bir sınıflandırmasını  yaptığımız da;  hepsine Korunmaya Muhtaç yada “Sokakta Yaşayan Çocuklar ‘ Sokakta Yaşayan Bizim Çocuklarımız’  tanımlamasını bir başkaları kullanmadan, ben şahsen kullanmak istiyorum.

                 Bu çocuklar, aileleri, yakın çevreleri öncelikli olmak üzere, daha sonra toplumca; ilgisiz ve sevgisiz bırakılmış, reddedilmiş, terkedilmiş, sokağa atılmış, dışlanmış; çeşitli nedenlerle istenmeyen bir çocuğa dönüşmüş olabilir, çeşitli nedenlerle aileleri tarafından sokağa itilmiş yada evden kaçmış, evden kaçmak yada olumsuz olan bu ortamdan , çevreden uzaklaşmak zorunda kalmış olabilirler. Anne-babanın ikisinden birinin olmaması ya da üvey olması, anne-babanın ayrı evlilikler yapmış olması ‘Parçalanmış, Dağılmış Aileler’ yada çekirdek ailenin yurt dışında olması nedeni ile çocuklarını aile bireylerinden birilerine, akrabalara bakmak için teslim etmiş olmaları, ( Bu tür aileleri de da Dağılmış- parçalanmış Aileler Sınıfına koyabiliriz. Ayrıca bu tür çocuklar her türlü maddi olanakları karşılanması nedeni ile arayışlar içine girerek madde yada uyuşturucu bağımlısı  olma oranı daha yüksek oluyor.) vb. nedenlerle, sokakta yaşamak zorunda olan bu çocuklar; tüm bu nedenlerden biri yada bir kaçı nedeni ile sokakta yaşamak zorunda bırakılmış olabilirler .

                 Bu çocukların tümünün profillerini, çeşitli yönleri ile ele aldığımızda; bu çocuklarımızın sokakta yaşamaya başlamadan önceki durumlarının iyi tahlil edilerek, aynı koşulları yaşaması muhtemel hedef kitlelerin bu duruma düşmelerini önleyici tedbirlerin alınması en öncelikli bir proje olarak yer almalıdır. Daha sonra sokakta yaşayan süreler ayrı ayrı araştırılıp, değerlendirilerek;  sokakta yaşayan çocuklarımızın, toplumda ve çevrede yaşadığı  süreler içinde  yaşadığı ve yaşaması muhtemel olumsuzluklar, “ dış tehlikeler, bu tehlikelerden korunmak, sokaktaki insanlar ve kan bağı olan kişiler arasında gördüğü kötü muameleler, insanların olumsuz tutum ve  davranışları vb” eklendiğinde; bu çocukların kendilerinden başka güvenecekleri insanların çok az sayıda olması “benzer akranları dışında”  ve kendisini bu yaşama sürükleyen topluma karşı güvensizlikleri, onların yaşam şekilleri ile kendini kıyaslayarak, öç alma ve cezalandırma duygularının ön planda olması sonucu “ Bu psikolojisi bozuk, hayatı dağılmış ve parçalanmış çocukların, insanlara zarar verici davranışlarda bulunmamasının, insanlara güvenmesini nasıl bekleyebiliriz ? Böyle bir davranışı onlardan beklemeyi hak ediyor muyuz? “  Başta var ise aile fertlerine, daha sonra tüm insanlara karşı güvenini ve kendine öz güvenini yitirmiş; hayatta kalmak ve kendi günlük yaşamını sürdürmekten başka hiçbir düşüncesi olmayan , bu çocukların; süreç içinde kendisine sürekli kötülük yapan, dışlayan,horlayan  bu insanlardan; öç alma duygularını yaşantıları süreçlerde pekiştirerek, yaşamlarına bu düşüncenin egemen olduğu bu çocuklardan ne bekleyebiliriz. Fırsat bulduğunda, gücü yettiğine yada özellikle bireylerden çok eşyalarına, zarar verme tepki ve düşüncelerini nasıl önleyebilirsiniz ?  Her şeyden de önemlisi  toplum içinde zararlı bireylere dönüşmelerini önlemek ve yararlı bireyler olarak topluma kazandırılmalarının nasıl sağlayabiliriz ?  Başlangıçta çözümlenmesi gereken temel sorunlar bu tür sorunlar olmalıdır. Bu amaçla öncelikle olarak yukarda belirttiğim gibi  Çocukları Sokakta Yaşayan Çocuklar olmaya iten tüm faktörleri, ortadan kaldırıcı somut projeler ve ailelerin eğitimi öncelikli projeler olarak planlanmalı acilen organize “ekip çalışması”  edilerek, hayata geçirilmelidir. Daha sonraki projeler, bu çocukların sayısının artmaması için alınacak en temel önlemlerden biridir. Bir sonraki süreçlerde şu an sokakta yaşayan bireylerin Yaşama-hayata kazandırılmaları, eğitimleri ve rehabilitasyonları vb önem kazanmakta ve gerekmektedir.

          Ayrıca çeşitli nedenlerle sokağa itilen ya da sokakta yaşamak zorunda bırakılan bu çocukların, aileleri ne kadar da olumsuz bir yapıya sahip olurlarsa olsunlar, “dağılmış, parçalanmış, dışlanmış, sokağa itilmiş, hor görülmüş terkedilmiş vb”  bir çok aile çocuklarının dışarıda baş başa kaldığı ve birebir yaşadığı tehlikelerden habersizdirler. Özellikle, köylerden ve kırsal yörelerimizden ekonomik nedenlerle, kentlere göç etmek zorunda kalan aileler; kentlere ve yeni kültürlere uyum sorunları yaşamakta, aile yapısında oluşan değişimler, ekonomik ve sosyal koşullar vb faktörler nedeni ile ailelerinin günlük yaşamlarının gerektirdiği temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta çok büyük güçlükle yaşamaktadırlar. Bu ve benzeri nedenlerle, başlangıçta istemeden yada elinde olamayan nedenlerle ve masumane düşüncelerle;  çocukların para kazanarak, aile bütçesine katkı sağlamalarını istemektedirler. Başlangıçta aileler  bu kolaycı yolu seçerken, hiçbir art niyetleri yokken; süreç içinde çocuğun aile bütçesine katkısı, eşinin temizlik işlerine bakması yada farklı yolları denemesi, aile bütçesine kazandırdıklarının tatlı cazibesine kapılmalarına sebep olmaktadır. Özellikle babaların işsiz yada geçici işçi olması, meslek sahibi olmaması, çiftçilikten ve hayvancılıktan başka bir mesleğinin olmaması vb meslek gruplarında  çalışma alışkanlığını bırakmasına sebep olmaktadır. “Kolaycılık”  Çalışan çocuğun yada aile fertlerinin katkısına,  sürekli bir ihtiyaç duyulması gibi bir rahatlığı ve bunun sonucu babanın iş bulamıyorum yada bulsam bile geçici oluyor. Bahaneleri ile çalışmama “tembellik”  alışkanlığını ortaya çıkarmaktadır. Tüm bu ve benzeri nedenlerle, bazı aileler, okul çağına gelmiş  çocuklarını hem okula gönderip, hem belirli sürelerde çalıştırırken, “Bu çocuklarda ileri süreçlerde pek sorun yaşanmamaktadır. Daha doğrusu sokakta yaşama olasılığı düşük olmaktadır.”   Bazı aileler, okula bile göndermeyerek, onları sömürü aracı olarak kullanmaya başlayarak, sokaklardaki tehlikeleri görmeyerek yada görmezden gelerek; süreç içinde çocuklarını sokağa itmektedirler.

       Bu çocukların arasında çeşitli kötü muamele, istismar, fiziksel ceza, taciz vb. nedenlerle evini terk ederek, sokakta yaşayan çocuklar ise ya çocuk çetelerine yada sahipsiz olduğunu bilen kişilerce ‘Çeşitli Çetelerin’ ağına düşmekte ve dönüşü olmayan bir girdaba sürüklenmektedirler. Toplum için tehlike arz eden en büyük yaramız ve acilen ele alınması gereken ‘Sokakta Yaşayan Çocuklar’ aslında bu hedef kitlede yer alan çocuklarımızdır.

     Kapkaç, hırsızlık, gasp, tiner- bali, uçucu vb. madde bağımlıları, dilenci, fuhuş ( Erkek ve kız çocukları) vb. bir çok toplumsal sorunlar; hep bu tür çocuklarımız yukarda vurguladığım sorunlar nedeni ile topluma zararlı bireyler olarak kazandırılmaktadır.

                  Bu yönleri ile ele aldığımızda, tüm bu çocuklarımızın sokaklardan kurtarılarak, onlara sahip çıkılması, terapi ve  eğitimleri kadar, ailelerinin de eğitimi ön plana gelmektedir. İtilmiş, reddedilmiş çocukların aileleri, çocuklarının sokakta ne gibi tehlikelerle baş başa olduklarını, belki önemsemeyebilirler yada farkında bile olmayabilirler. Ancak, aile bütçesine gelir getirmek amacı ile çocuğunu sokakta çalışmaya iten ailelerin; geneli kesinlikle çocuklarının ne kadar büyük tehlikelerle baş başa olduklarını bilmemekte, hatta farkında bile değillerdirler. İşte bu ailelerin, öncelikli olarak eğitilecek hedef kitle olarak ele alınarak; kısa ve uzun vadeli projeler geliştirilmelidir.Bu durumdaki ailelerin çocuklarının ve kimsesiz yada sokakta yaşamak zorunda kalan diğer çocuklarımıza sahip çıkılarak, kendini devlet yada özel teşebbüsün sahip çıkarak, koruyacağı şefkatli bir ele acilen ihtiyacı bulunmaktadır.  “Bu iş vererek olmalıdır. Sadaka yada yardım değil” Daha sonra bu çocuklarımızın eğitimleri, psikolojik yardım ve rehabilitasyonları planlanmalıdır.

                Uzun vadeli planlamada, çeşitli bakanlıkların görevleri ve işlevleri ile ilişkili Valiliklerin koordinatörlüğünde gerekli önlemler alınabilir. Sokakta  Yaşayan ve kendi ülkemizin  bu çocuklarına “Bizim Çocuklarımıza”, sahip çıkılarak, sokağa itilmesini önleyici her türlü tedbir alınmalıdır. Bu yolla mevcut çocuklarımızın sayısının artması önlenmelidir. Valilikler ve Belediyelerce, bu durumda alan aileler tespit edilerek, ailelere her türlü yardım     ( Aile fertlerine iş bulma, aile fertleri çalışamaz durumda ise sosyal güvenlik kapsamına almak, süreç içinde bu tür ailelerin çocuklarının mesleki teknik eğitime ya da ilin koşullarına uygun işe ve hayata yönlendirici Programlar yönlendirilerek;  okurken, aile bütçesine işletmelerde uygulamalı eğitim yolu ile ek gelir getirmesi vb. çeşitli önlemler alınabilir.) Sokağa itilmiş yada sokakta yaşamak zorunda bırakılmış bu çocukların eğitiminin en önemli boyutunu madde bağımlıları ve suça itilmiş yada suçlu çocukların eğitimi oluşturmaktadır. Bu çocukların eğitilerek, topluma kazandırılmaları psikolojik tedavi, rehabilitasyon ve meslek kazandırma kursları vb. uzun bir eğitim sürecini kapsar. Ancak eğitim sonunda bile bu çocuklarımızın süreç içinde eğitim görmekten çok sokağa dönmesini önleyici çözümler mutlaka üretilmelidir. Bu yönü ön plana alındığında bugünkü eğitim sisteminin çarpık yapısı, illerdeki birimler arasındaki işbirliği ve koordinasyon yetersizliği, devletçe verilen önemin ve bütçeden bu alanlara ayrılan  payın çok yetersiz oluşu ve engellilerin bile eğitim giderlerinin kısıtlamaya çalışıldığı bir ülkenin eğitim politikaları  bu ve benzeri sorunları çözmeyi düşünen kurum ve kuruluşların işlevini güçleştirmektedir. Bu nedenlerle yapılan çalışmalar çok yetersiz kalmaktadır.Bizim gibi ülkelerde Devletin Güçlü eli öncelikli olarak gelecegimiz olan çocukların üzerine uzanmalı,  daha sonra illerdeki yerel yönetimler, gönüllü kurum ve kuruluşlar ve işletmelerden katkı ve destek sağlamak; bu konuda özel girişimcileri teşvik edilerek, süreç içinde devletin yükünü azaltabilirler.

                 Öncelikli sorunlar  Devlet Kurum ve Kuruluşlarının önderliğinde, Yerel Yönetimler, Sanayi ve Ticaret Odaları, Diğer Birlikler, Sivil Toplum Örgütleri, Gönüllü Kurum  ve Kuruluşlar ve Üniversiteler hep birlikte bu sorunu ele alarak, kısa, orta ve uzun vadeli çözümler üretilmeli ve uygulanabilir  projeler geliştirilmelidir.

                 İş eğitim boyutuna gelince ?

                 Benim,  2000 yılında tamamladığım ve 2003 Temmuz ayında Web Sitesinin www. geleceginegitimi. com. adresinde yayınlanan; “Çağdaş,Yönlendirici ve Bireysel Eğitim Sistemi” adlı kitabımda ki eğitim yapısına acilen geçilmelidir. Bu kitapta eğitimimiz ile ilgili,  çözümler, düzenlemeler ve çağdaş projeler önerilerek; eğitimin illerin koşullarına uygun bireyleri yetiştirmesi gerektiği, bu amaçla bakanlığın görevlerinin bir bölümünün taşraya  yerl yönetimlere devri önerilmiştir. Bu eğitim sistemi tüm bireylerin sağlıklı bireyler olarak topluma yararlı bireyler olarak  kazandırılmasını hedeflemiştir.

     Bu günkü eğitim sistemimiz program merkezlidir. Yani hazırlanan programlara uygun  insan  modelini yetiştirilmeye çalışılmaktadır.Oysa çağımızda programlar insanlar için var olmalıdır. İnsanlar programlar için asla değil….

 Eğitim sistemi ilköğretim sonunda yönlendirici bir yapıdan yoksun olduğu için mesleki ve mesleki teknik eğitime ve işe hayata hazırlayıcı programlara fazla ağırlık verilmediği için herkesi liseye, oradan üniversiteye yönlendirici bir yapının olması nedeniyle; Üniversite programlarının kontenjanları az ve yetersiz olması yada ihtiyaca uygun kontenjan belirlenmesi, geçerliliğini yitiren programların sayılarının azaltılarak, çağa uygun yeni programlar oluşturulmaması vb. nedenlerle  seçme sınavları ile düzenlenmek zorunda bırakılmış, eleyici bir yapı bilinçli olarak oluşturulmuştur.

                 Bu yapı, her öğrencinin, doğuştan getirdiği potansiyelini ve  bireysel farklılıklarının dikkate almamaktadır. Bireysel farklılıkları yani her öðrencinin güçlü yada zayıf yönlerini ele almayan bu yapı; okullarda verilen  programları öğrencilerin öğrenmesi için yeri geldiği zaman öğrencinin yeteneği olmamasına rağmen öğrenmeye zorlanması ; çağdışı ezberci öğretim ve öğrenme yöntemleri, hem öğrencinin başarısız olmasını hem de bir çok psikolojik kökenli sorunlar yaşamasına neden olmaktadır.  Bu gün gelişmekte olan ülkeler, Avrupa Birliği ülkeleri, başta Almanya bu sorununu çözmüştür. “Yönlendirici Yapı”

               Eğitim sorunu ülkemizde ve ilimizde nasıl çözülür ?

               Kitabımda belirttiğim gibi bir çok sorun bulunmaktadır.Ancak en önemlilerini ele almak istiyorum. Eðitim sistemi öðrencilerin bireysel ayrıcalıklarını dikkate almalı öðrenci merkezli olmalýdýr. Öðrenciler hazırlanan programlar göre deðil ülkemizin, ilimizin koþullarý ve öðrencilerin koþullarýna uygun programlar hazırlanmalıdır. İlimiz Eðitim Şurası üyesi olarak il ve bölge toplantılarında sekiz yıllık kesintisiz eðitim konusu gündeme geldiðinde, mutlaka sekiz veya dokuz adý ne olursa olsun ilköðretim sonunda yada ilköðretim-lise arasında hazırlık sınıflarında yönlendirme getirilmesi gerektiðini savundum.. Ancak yönlendirmesiz sekiz yıllık eðitime başlatıldı.  Bu nedenle aynı sorunlar yaşanmaktadır ve yaşanacaktır.

           Ülkemizde ülkemizin koþulları il il dikkate alınarak, ilimizde ilimizin koşulları dikkate alınarak;

Mesleki ve mesleki teknik eðitime % 50-60 pay ayrılmalıdır. Ýþe ve hayata hazırlayıcı programlarla bu oran  % 60-70 den az olmamalıdır. Yönlendirmenin olmaması, eðitimizdeki en büyük handikap ve sorunu oluşturmaktadır.

            Bu gün ilimiz sanayide gelişmiş bir ildir. Önce sanayicilerin görüşleri alınarak, ilimizde hangi sanayi dallarının olduðu, bu sektörlerde lise, yüksekokul düzeyinde ne kadar kalifiye teknisyen ve tekniker ihtiyacý var, fakülte mezunu ne kadar mühendis, yüksek mühendis yada diðer elemanlara ihtiyaçlarý var. Alýnan öneriler ve yapýlan belirleme sonucunda her düzeyde elemanlar belirlenerek; beþ yýllýk il kalkýnma planý yapýlmalýdýr. Ýlimizde bu sektörlerin planlamaya uygun ihtiyacý olan elemanlarý yetiþtirmek kolay ve mevcut eðitim sistemine uygundur.Farklý bir düzenlemeye gerek olmadýðý gibi bazý düzenlemeler yapmak Milli Eðitim Temel Kanuna ve diðer eðitimle ilgili kanunlara uygundur. Ýlimizde kanunlarla uygun olarak bu okullarýn sayýlarý arttýrýlabilir. Bunu sanayici ve iþ adamlarý kendi fabrikalarýna yakýn yerlere açabileceði gibi hayýr amaçlý yada ortaklaþa mevcut okullara derslikler eklenebilir. Burada asýl amaç ilimizin ihtiyaçlarýna uygun  Mesleki ve Mesleki Teknik eðitime aðýrlýk vermek, ihtiyaca uygun olan elamanlarý yetiþtirirken:

            Bu mesleðe yetenekli olan çocuklarý ilköðretimden keþfedip belirlemek, ilgili alanlara yönlen dirmek, yönlendirildiði programlarla ilgili teorik dersleri okullardan alýrken uygulamayý belirlenen bir ücret dahilinde fabrika, iþyeri yada sektörde yapabilmelidir. Bu öðrenciler yetenekli olduðu alanlarda baþarýlý olacaklardýr. Ayrýca ailesine yük olmaktan çok üretken olarak aile bütçesine katkýnýn yaný sýra kendi mesleðinde de en üst düzeyde geliþebilecektir. Ayný programlarla ilgili yükseköðretime geçiþleri de kolaylaþacaktýr.( Burada fazla ayrýntýya girmek istemiyorum.) Ancak bir örnekle pekiþtirmek istersek; ülkemizdeki diðer illerde ayný þekilde yapýlandýrýlabilir.Þanlýurfa hayvancýlýk ve tarým sektörlerinde, Antalya Turizm ,Otelcilik, Konaklama ve Dinlenme, Denizcilik ve Su Ürünleri vb. sektörlerde yapýlandýrýlabilir.

                Bu amaçla yeniden yapýlanmada olmazsa olmazlardan biri ilin koþullarýna uygun yapýlan madýr. Bu yapýlanma mevcut sistemde pek sorun yaratmaz. Ancak olmazsa olmazlardan bir diðeri Yönlendirme Yapýsýna uygun mutlaka düzenlemeye ihtiyaç vardýr.

                Eðitimin gelecekte taþraya ve yerel yönetimlere devri konusunda yapýlacak düzenleme ile eðitimde illerin beþ yýllýk kalkýnma planlarýný gerçekleþtirmeleri kolaylaþacaktýr. Belediyeler, üniversiteler ve diðer eðitim kurumlarýnýn önderliðinde, ildeki  sanayi ve ticaret odaklarý ve diðer odalar, sivil toplum örgütleri temsilcilerinden oluþan komisyonda ilimizin eðitimi masaya yatýrýlarak, çözümlenmesi kolaylaþmýþ olur.

             Ýl Eðitim Komisyonu ve Kent Eðitim Konseyi toplantýlarýnda, iþe ve hayata hazýrlayýcý programlarda, ( Bunlar ilin atadan kalma ve eski meslekleridir. Lise düzeyinde eðitim gereklidir. Kuyumculuk, Ýþlemecilik, Nakýþçýlýk, Kuaförlük, El sanatlarý  vb.) Mesleki ve teknik eðitim program larýnda  (Lise düzeyi teknisyen, yüksekokul düzeyi tekniker ve fakülte  mühendis,yüksek mühendis yada uzman personel.) ne kadar elemana ihtiyaç var belirlenir ve okullardaki kontenjanlar bu ihtiyaçlara göre belirlenir.

             Korunmaya Muhtaç ve Bizim Çocuklarýmýz denilen çocuklarýmýz ( Bunlar arasýnda genelde dar gelirli ailelerin çocuklarý da vardýr.)  aðýrlýklý olarak  iþe ve hayata hazýrlayýcý programlara yönlendirilerek, lisede ikiden itibaren iþyerinde  uygulamalardan belirlenen bir ücreti alarak, kýsa sürede bir meslek sahibi olup, iþe yerleþtirilerek; topluma yararlý bireylere dönüþtürülebilir.

             Anayasamýzdaki eðitim hakký, insan haklarý bildirgesi, milli eðitim temel kanunu ve ilköðretim kanuna göre; Ýlköðretim zorunlu ve parasýz olduðu için öðrenciler sorun yaþamamaktadýr. Ancak liselerde, yukarýda belirtilen bir düzenleme ile sokaktaki çocuklarýmýzý topluma kazandýrdýðýmýz gibi ilimizde eðitimin kalitesi artacaktýr.