İnsan Denilen Mahluk (Kişilik Çözümlemeleri)
İNSAN DENİLEN MAHLUK ( Kişilik Çözümlemeleri )
KİŞİLİKLE İLGİLİ TANIMLAR
Kişilik konusunda, sağlıklı bir bilgi sahibi olabilmek için şüphesiz dün den bugüne kişilik tanımlarını, kişilik konusunda yapılan araştırmaları, bi limsel çalışmaları ve deneyimleri ele alarak incelemek. Daha sonra da Kişilik Kuramcılarının görüş, düşünce ve önerileri konusunda bilgilerini pay laşmak kişiliği daha iyi anlayıp, kavramamız konusunda bize yol gösterip; ışık tutacağına inanmaktayım. Bugüne kadar kişilik konusunda yapılan ça lışmalara kendi araştırmalarımı, çalışmalarımı ve deneyimlerimi de ekleyerek; Psikolog Meslektaşlarıma, anne ve babalara, öğretmenlere ve Psikolo ji Bilimine ilgisi olan siz değerli okuyucularıma yararlı olacağını umarak; mümkün olduğunca kısa, yalın ve anlaşılır bir üslupla Kişilik Nedir? Nasıl Oluşur ve Nasıl Gelişir? Kişilik Bozuklukları ve Kişilik Bozukluklarının Uluslararası Sınıflaması, Tedavi ve Çözümleme Yöntemleri hakkında bu ya pıtımda, okuyucularımı sıkmamak için örnekler vermeye çaba göstererek, bilgilendirmeye gayret göstereceğim.
Onlarca yıllık çalışmalarımın bir ürünü olarak ortaya çıkan bu yapıtta, kişiliği kalıtsal faktörlerin etkilemesine karşın, ağırlıklı olarak çevresel ko şulların sağlıklı veya sağlıksız kişilik gelişimine yatsınamaz derecede katkı da bulunduğu gerçeğini göz ardı etmemeliyiz. Bu nedenle bu yapıtta alanı mında gereği olarak, kişilik oluşumu ve gelişiminde genetik faktörlerin doğuştan getirilen zihinsel ve bedensel özellikler yönünden etkileri göz ardı edilmemesine karşı kişiliği çok fazla etkilemediklerini düşünüyorum. Kişiliğin ağırlıklı olarak çevresel faktörlerin etkilerinin büyük oranda belirlediği ni sürekli yenileyerek; belki de yanlı bir tutum sergilendiğimi itiraf ederek; yapıtım okundukça bu gerçekliğin öneminin sizler tarafından da anlaşılacağını umut ediyorum.
İnsan denilen bireylerin doğumdan başlayarak, yetişkinliğe kadar ki süreç te, sağlıklı ya da sağlıksız kişilik oluşumuna katkıda bulunan başta, birlik te yaşamını sürdürdüğü ve yakın çevresini oluşturan çekirdek aile deni len ebeveynlerinizin. (Anne, baba, büyük baba, bü yük anne ve diğer kanba ğı olan kişilerin) Çocukluk çağının özellikle kritik dönemlerinde ebeveynle rin yanlış ve hatalı yaklaşım biçimleri, tutum, davranış örüntüleri ve kullan dıkları eğitim yöntemlerinin şekillendirmesinin ürünü olarak ortaya çıktığı ve geliştiği bilinmelidir. Tabii ki aslında sizin birey olarak hiçbir suçunuz ya da kusurunuz olmadan, ebeveynlerinizce şekillendirilip, oluşturulan bu kişilik yapısının yerleşmesine; özellikle doğumdan dört yaşlarına kadar ki birinci kritik dönemi oluşturan ve altı yaşlarına kadar devam eden gelişim dönemi öncelikli olarak etkili olmaktadır. Bu yaşlardan sonra erginlik, ergenlik ya da genç yetişkinlik denilen ikinci kritik dönemlerde kişilik gelişi mini tamamlanarak, kişiliğin değişmez biçimde yerleşmesine birinci derecede ve büyük oranda bu faktör etki etmektedir. Sonra bireyin yakın çevre sini oluşturan arkadaş da denilen akran çevresinin ve yaşadığı ya da yaşamını sürdürdüğü ülkenin, yerin (İlin, ilçenin, kasabanın, köyün semt ya da mahallenin.) kısaca toplumsal ya da sosyal çevre koşullarının kişilik oluşumuna, olumlu ya da olumsuz katkıları olduğu bilinmesi gereken diğer önemli bir gerçekliktir. Başka bir değişle, yukarda açıklandığı biçimde, bi reylerin dünyaya geldiği ve yaşamını sürdürdüğü çocukluk çağı gelişim dönemlerinden birinci ve ikinci kritik dönemlerinde sosyal çevredeki başta ebeveynlerinin ve ikinci derecede ise yaşadığı sosyal çevre koşullarının bireylerin kişilik gelişimlerinin mihenk taşlarını oluşturmaktadır. Bu nedenle öncelikli olarak bu gerçekliklerin bilinmesi ve çözümlemelerde, duygusal davranılıp; göz ardı edilmeden, kesinlikle önemsenmesi gerekmektedir.
Her bireyin ailede yetiştiriliş biçimlerine göre sağlıklı ve normal ya da sağlıksız, hastalıklı ve anormal kişilik özelliklerinin; nasıl bir kuşaktan, di ğer kuşağa aktarıldığı. Kişilik bozukluklarının sınıflandırılması, “DSM-III-R, DSM-4” göre özellikleri ve ayırıcı tanımlamaları, düzeltme yöntemleri ni; benim hazırladığım ve yıllar süren araştırma ve çalışmalarımın ürünü olan Türkmen Kişilik Envanterinin değerlendirilme sonuçlarını ve bu konu da deneyimlerimle birleştirerek; yayınlamayı düşündüm.
Umudum odur ki öncelikli olarak doğumdan çocukluğa, çocukluktan genç yetişkinliğe kadar dönemlerin önemsenerek, Sağlıklı Kişilik Özelliklerine sahip bireylerin yetiştirilmesine katkılar sunarım. Yetişmekte olan genç kuşaklara ve evrendeki kendini bu alanda yetiştirmek gayret ve çabası içinde bulunan, kendini yetiştirmek ve deneyim kazanmak isteyen araştırmacılara. Psikolog Meslektaşlarıma, Psikoloji Öğrencilerine ve Bilim Adamlarına; kısacası bu eseri okuyan başta ülkemiz olmak üzere, dünyamıza ve evrende yaşamın olduğu çeşitli dünyalarda yaşayan, düşünen canlılara ışık tutarak ve gerekli katkıları sağlayarak rehberlik edecektir. Şimdi sırasıyla kişilik, kişilik oluşumuna ve gelişimine zemin hazırlayan faktörler ve kişilik tanım larının, dünden bugüne tarihsel gelişimine bir göz atarak ele almaya ne dersiniz…
Kişiliğin tanımı, oluşumu ve gelişimine geçmeden kısaca davranışların temelleri, (Biyolojik Temelleri ve Psikolojik Temelleri) konularına kısaca değinerek; Psikoloji konusunda ilk kitabım “Yaşamınızı Zehir Eden Düşün celer” yapıtımda ve ağırlıklı olarak ikinci yapıtım “Yaşamınızı Uzatmanın Sırları” na değinerek açıklamalar yapacağım. Bu konuda düşünce, görüş ve önerilerimin özetinin, özeti biçiminde; önemli alıntılar yaparak; okuyu cularımı aydınlatarak, kişilik konusunda daha üst düzeyde bilgi, görüş ve fikir edinmesine katkıda bulunacağıma inanıyor ve yarar görüyorum.
NORMAL VE ANORMAL DAVRANIŞLAR
Okuyacağınız bu yapıtta insanın canlılığını koruması ve sosyal bir varlık olarak çevresiyle sağlıklı iletişim, etkileşim ve ilişkiler bulunması ya da çevreye sağlıklı uyum sağlayabilmesi için nelere dikkat etmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Özellikle ve ağırlıklı olarak, Kişilik Bozukluklarının nedenleri, gelişimi ve ayırıcı özellikleri dikkate alınarak, herhangi bir anormal ya da normalden sapan ya da belirgin bir kişilik bozukluğuna uygun olan tutum ve davranışlar sergilediğinizi düşünüyorsanız. Bu sorunun çözümü nün öncelikle yalnız sizin elinizde olduğunu anımsatarak, sizce yanlış görülen, çevrenizce yanlış bulunan ve bazen de kabul etmek bile istemediğiniz; negatif ya da zarar veren tutum ve davranışlarınızı, kontrol ederek, denetim altına alarak, kısaca kişiliğinizi çözümleyerek, yanlışlıkları ayıklayarak, pozitif davranışları tercih etmekte de sizin ellerinizdedir.
Psikolojik ve ruhsal sağlığımızın muhafaza edebilmesi amacıyle, yaşanan stres, psikolojik ve ruhsal hastalılara direnç ve dayanıklılık kazanarak be densel hastalıklardan korunmak için neler yapmanız gerektiğine yer verilmektedir. Ayrıca yaşadığınız duyguların yol açtığı negatif düşüncelerin far kına vararak, kontrolünüz altına alabilmeniz; lehinize geliştirip, değiştirmek, size zarar vermemesi için ne gibi önlemler almanız, sağlıklı yönetme becerileri kazanmanız gerektiğinin yolları ve yöntemleri açıklanmaya çalışılmıştır. Özellikle insancıl özelliklerle donanmış ve sağlıklı kişilik sahibi bireyler olarak toplum içinde yer alma Sağlıklı, neşeli, mutlu, huzurlu, sevinç ve sevgi dolu, bağımsız, ü retken, özgür, kendisi ve çevresiyle barışık, geleceğine güvenle ba kan umutlu bir bireye dönüşerek. Günlük yaşamında karşılaştığı güçlüklerle, zorluklarla mücadele edebilecek bireye nasıl dönüşe bileceği, konusunda bilgilere yer verilmiştir.
Yaşamın ağır koşulları altında ezilmeyerek, direnerek, mücadele ederek; sorunun bir parçası olmayan, yaşayacağı sorunların farkına vararak, tanıyarak, bilimsel yaklaşımlarla kontrol ve denetim altına alarak, sorun çözücü, çözüm odaklı, alternatif çözüm yolları üretebilmenin. Pozitif özel likler ışığında kendine ve başkalarına zarar vermeden en olumlu ve insancıl yaklaşımla, gerekli çabayı göstererek, yönetebilme becerilerinin nasıl kazanabileceğinin ilke, yöntem ve koşulları örneklerle işlenerek; yaşam sırlarına yer verilmektedir. İnsanlarla sağlıklı ilişkiler, iletişim, etkileşim kurabilmek insancıl davranan, yargılayıcı değil, bireylerin yerine kendini koyarak empati kurabilen; yıkıcı değil yapıcı yaklaşan; eleştiri kadar öz eleştiri verebilen; yalnız olumsuz değil, olumlu davranışları da dikkate alan ve süreç içinde yaşam biçimine dönüştüren; duygu, düşünce, tutum, davranış örüntülerinin olumlu kazanımları sonucu, uzun yaşamın sırlarını keşfetmekle yetinmeyerek, gerekli becerileri kazanarak; uzun süre sağlık lı yaşamanın verdiği avantajlardan yararlanarak ömrünüzün uzaması olanaklı hale gelip, gerçekleşecektir. Bu yapıtta insana özgü olumlu, sağ lıklı kişilik özelliklerinin nasıl kazanılacağı ve yaşamı uzatmanın sırları na nasıl erişeceği hususunda konular, PSİKOLOJİK YAKLAŞIMLA ele alınıp, işlenmeye çaba ve özen gösterilmiştir. ( Çağın Vebası Stresle Mücadele Yolları- Halil Türkmen)
Dikkat edildiği gibi eğitimin temel amaçlarından birisi, bireyin kendine ve topluma yararlı ve sağlıklı kişilik sahibi bir bireye dönüşmesidir. Yapı tıma girişte açıklandığı gibi bu temel görev başlangıçta, çocuk örgün eğitime başlamadan ebeveynlerin görevi iken daha sonra bu görevin sadece bir bölümü okullara ve topluma devredilerek, bireyin kendisine doru olanı seçme şansına kavuşmuştur. Yeri geldikçe değinileceği gibi her ne kadar birey bu seçme özgürlüğünü tam olarak kazanmadığından, kritik dönemlerde kazanılan kişilik özellikleri ancak bireyin kendini çok iyi yetiş tirmesi ve yaşadığı toplum içinde karşılaşma şansı olan rol modellerin artı şı ile belirli oranlarda değişime uğramaktadır. Şimdi normal ve anormal davranışların kısaca açıklamlarına geçmek istiyorum.
İnsan davranışlarının, normal veya anormal diye ayrımını yapmak ol dukça güçtür. Ayrıca Biyolojik Yaklaşımlar (Genler yolu ile anne-babadan çocuklarına geçen kalıtsal faktörler ve beslenme türü, alınan ilaçlar iklim de meydana gelen değişiklikler ve çevresel faktörlerin etkileri sonucu. Be dende meydana gelen biyokimyasal dengesizlikler, anormal davranma ya neden olmaktadır.) dışında, Psikolojik açıdan olayı ele aldığımızda Psiko dinamik Yaklaşım özellikle Freud ve öğrencileri, Psikanalitik çalışmalarla normal ve anormal davranışların altında yatan dinamik ve psiko-genetik incelemeler sonucu, bilinçaltına itilmiş güdülerin bireyin davranışlarının temelini oluşturduğunu ileri sürmüşlerdir. Davranışçı Yaklaşım bireylerin davranışlarının öğrenilerek kazanıldığını savunmuşlardır. Varoluşçu-İnsancıl Yaklaşımlar, İnsanların psikolojik gelişimleri büyüme ve sağlıklı denge yönünde davranmaya eğilimli olarak doğduklarını savunmuşlardır. Etkileşimsel Yaklaşım, insan davranışlarının son derece karmaşık bir yapı ya/sisteme sahip olduğundan yola çıkılarak, bireyi etkileyen değişik faktör lerin etkili olduğundan yola çıkılarak, her yaklaşımın dikkate alınması ge rektiğini düşünerek, davranışlara farklı açıklamalar getirilmektedir. Bu farklı yaklaşımlardan dolayı Psikiyatristler ve Psikologlar davranışlara ve psikolojik sorunlara uygun olan objektif testler / ölçekler geliştirmişlerdir. Bu testlerin sonuçlarına uygun psikolojik sorunu tanılayıp, teşhis ederek, uygun çözümler üreterek, ilaçlı ve psikoterapi çalışmalarına yer verilmiş tir. Bu yaklaşımlarla ilgili açıklamalara ve bu yaklaşımların savunucuları na, bu yapıtımda yeri geldikçe yer verilerek açıklamalarda bulunulacaktır.
Başlangıçta hangi tür duygu ve düşüncelerin, normal veya anormal dav ranışların gelişmesine katkıda bulunduğunu, bu konuda yaklaşımcıların gö rüşlerine geçmeden yapıtlarımdan verilen örneklerle açıklamalara başla mak istiyorum. Burada amacım kitaplarımı tanıtmak değil, davranışların oluşumu ve gelişimi konularında fikir sahibi olmanıza katkıda bulunarak, sizlerin bu konudaki hali hazır bulunan bilgi ve düşünce dağarcığınıza teredüte bırakmayacak şekilde katkılarda bulunup, bilgilerinizi yeni bilgi lerle birleştirerek, bir fikir ve görüş kazandırmak düşünülmektedir. Negatif / olumsuz / isten meyen / zararlı / anormal / beklenmeyen Duygular, Düşün celer ve Pozitif / olumlu / istendik / yararlı / normal / beklenen Duygu ve Düşüncelerin oluşumuna, Duygu ve düşüncelerin davranışa dönüşmeden tanınması, ayırt edilmesi, kontrol ve denetim altına alınması ve negatif olanların pozitife çevrilme becerilerinin kullanılması vb. Konulara çok kısa ve öz olarak birlikte bir göz atmaya ne dersiniz ….
Bireylerin negatif duygularının, geçmişten kaynaklanan hayvani, ilkel ol duğu kadar, en tehlikeli ve yıkıcı düşüncelerini oluşturan bilinçaltı faktör lerden beslenen duygulardan bahsetmenin yararlı olacağını umut ederek, bu konuda kısa açıklamalarda bulunmak istiyorum. Geçmişte istenmeyen, engellenen ve bir şekilde baskı altına alınan; genelde korku yaratan, acı veren içeriğe sahip olan; endişe, ıstırap, sıkıntı, üzüntü yaşanmasına neden olan duygular geçmişin karanlık zindanlarından sizin doyumsuz bencilce, hayvani isteklerinizden, tutkularınızdan, arzularınızdan esinlenerek düşün celerinizde canlanırlar. Aslında siz istediğiniz için düşüncelerinizde yer al masına, bilinç üstüne çıkmasına bilerek izin verdiğiniz ya da engelleyeme yerek, karşı koyamayarak, ego gücünüzü aşarak düşüncelerinizde yeniden yer almalarına ve size rahatsızlık vererek, elinizde olmayan ve sizi aşan davranışlara ve eylemlere iterler. Geçmiş yaşamın özellikle çocukluk ve ergenlik çağının olumsuz, yasaklanmış, kötü görülmüş, yanlış bulunmuş, engellenerek, gerçekleşmemiş üzeri küllenmiş negatif duygulardan olu şurlar. Bu duygulardan kaynaklanan yaşamsal anılar, deneyimlerden, en gellenerek baskı altına alınan, doyuma ulaşmamış ve çözümlenmemiş is teklerden güç alan bilinçaltına atılmış İz Bırakan duyguların, düşüncelerde yer alması ile geliştirilen, kor aleve dönüşen negatif yüklerle ve yakıcı ateş le beslenirler. Bu koşullarda kontrol altına alınmaları zor negatif duy guların etkisi ile acizlik, değersizlik, güvensizlik, zayıflık, mutsuzluk duygu ları gelişir. Bu duygulara acı veren ve korku yaratan, ürkütücü negatif duy guların eşilik etmesiyle karmaşık hal alması, bireye rahatsızlık ve gerginlik vermekle kalmaz, bireyin hırslanarak kendisine yapılan kötülüğün bedelini ödetmek daha fazlasını yapma düşüncelerinin geliştirilmesine neden olur. İlkel benliğimizin, hayvansal dürtülerinden güç alan, bireyi egemenliği altı na alarak yöneten ve kötü olduğu kadar istenmeyen davranışlar yapmaya sürükleyen, yönlendirmekle kalmayıp, eyleme dönüştüren ve genelde akıl ve mantık kurallarını çiğneyen ve kontrolü tamamen ele alan ego gücün den oluşurlar. Bu ego gücü bilinçsiz olduğu kadar gerçek dışı özelliğe sa hip olması, kuruntu, kuşku, vesvese kaynaklı ve hayal gücü ile beslenme si nedeniyle, insanların veya canlıların yaptığı hataların bir nedeni veya sebebi olabileceğini düşünme affetme, bağışlama ve hoşgörü, sorgulama, uzlaşma, yüzleşme ile karşılamaktan yoksun bir işleyişe sahiptirler. Çün kü duygular çoğu zaman aşırı yanıltıcı ve şaşırtıcı derecede kör, nankör ve vurdumduymaz özelliklere sahiptirler. Yıkıcı olmakla kalmayıp, gerçek likten yoksun ve sonradan anlamakta güçlükler yaşayacağınız bu duygu lar, öğle şiddetli, öğle acımasız, öğle insanlık dışı ve öğle yok edici bir özellik ve güç kazanımına sahiplerdir ki o anda bu durumu algılamanız ve anlamanız olası bile değildir. Bu güç ateşlenip yangına dönüştüğünde, inti kam ve öç alma duygularının da negatif enerji yükünü içine katarak, büyü yüp, yanar dağ gücünde enerji birikimine dönüşebilirler.
Güçlenen negatif duyguların oluşturduğu bu yanardağın, fışkırarak çıkar dığı lav denilen kızgın ve yakıcı ateşe dönüşen negatif duygu, düşünce ve davranışlarınız sizi ve çevrenizi yakıcı, yıkıcı, kavurucu etkileri sonucu; bir anda kendinizi ve çevrenizi yok edip, ortadan kaldıran davranışlarla sonuçlanabilirler. Hatta toplumlara ve uluslara yöneldiğinde bir ulusu yok ederek, tarihin geçmişine gömebilir. Korku duygusunun yaşanması so nucu acı, acizlik, aşağılanma, değersizlik, dehşet, endişe, gerginlik, güven sizlik, çekinmek, huzursuzluk, intikam, kaygı, kızgınlık, kuruntu, suçluluk, şüphe, tasa, telaş, ürperti, üzüntü, yetersizlik, zayıflık gibi burada belirtile meyen çok sayıda negatif duygunun eşlik etmesine neden olmaktadır. Bu negatif koşul ların oluşumuna ortam hazırlayan, İçsel Canavarların üretil mesi ve oluşturul masına neden olarak, duyguları gerektiğinden etkili, güç lü ve şiddetli ve yoğun hissedilip, yaşanmasının ve yaşanan bütün olumsuz lukların asıl sorumlusu dış olaylardan çok bireyin kendisi olmaktadır.
Bilinçaltına atılan yaşanamamış ve özlem duyulan duyguların, düşüncele rin, davranışların ve bunlardan kaynaklanan sorunların birikimi, yoğunlu ğu ve şiddeti oranında yapılmak istenenlere ve duyguların ifade edilmesine direnç oluşacağı unutulmamalıdır. Bilinçaltının verdiği direnç kırılmadı ğı, uygun koşullar oluşmadığı, oluşan istek ve duyguların özgürce ifade edilmesine zemin hazırla yan koşulların güçlü olmaması bilinçaltı diren ci arttırıcı koşullardır. Bu koşulları, olumluya veya pozitife çeviremedi ğiniz her koşulda ve ortamda gerekli huzur, rahatlık oluşmayacak ve bun ların sonucu mutlu olma olasılığı ortadan kalkacaktır.
Ancak bilinçaltının değişimi için gerekli istek olduğunda, olumlu veya pozitif duygularla değişime açık olunduğunda ve gerekli koşullanmalar, yönlendirmeler sağlıklı yapıldığında, direnç kırılmakla kalmaz, bastırıla rak bilinçaltına atılan duygular da bir şekilde bilinç üstüne çıkarak, boşa lım bularak, gerekli gevşeme ve rahatlama sağlanmış olacaktır. Gerekli boşalımın oluşumu, aynı zamanda yaşanan sıkıntı ve gerginliğin yerini gevşeme ve rahatlamaya. Huzursuzluk yerini huzur bulmaya; üzüntülerin sevince dönüşmeye, matem, yas yerini yeniden bir başlangıç yapmaya, in tihar etme, ölüm düşüncesi yerini yaşamı tercihe, kısaca yaşanan tüm olum suz ve negatif duygu ve düşünceler, olumlu ve pozitife dönüşmesi yani te mizlenme işlevi gerçekleşecektir. Ayrıca Özellikle geçmişteki olumsuz anı ve deneyimlerinizden, bazen de geleceğe yönelik hayallerinizden, umutla rınızdan ve beklentilerinizden beslenen ve oluşan duygular, olumsuz dü şünceleri çağrıştırırlar, bunun sonucu öfke, kin, nefret gibi üst düzey duygu ları geliştirmenize neden olurlar. Başlangıçta doğuştan tertemiz ve iyim ser düşüncelere sahip olan birey gitmiştir. Ailede, çevrede ve geri kalmış örgün eğitim koşullarında verilen yanlış, kötü ve çağ dışı eğitimin kaçınıl maz bir sonucu olan. İnsanların negatif davranışlarının ürününden kay naklı bencilce geliştirilen ve gittikçe büyüyüp katılaşan, karamsar hale gelen, çıkar öncelikli kötümser düşüncelere yerini bırakarak ya da devre derek; egosantrik kişiliğin kaçınılmaz kötü tohumları insanlar eli ile yeni den şekillenip, temelleri atılmıştır.
Bu kötü tohumlarda oluşan negatif içerikli ve karmaşık duygular bekle nilmeyen, umulmayan, istenmeyen bir anda ortaya çıkarak sizi zorda bıra kan, gülünç düşüren, mahcup ve rezil eden, utandıran, kötü ve zarar verici düşünceleri yeniden canlandırarak, besleyip, yükleyerek yeniden yaşana rak zehrini içinize akıtırlar. Bu nedenle bireyin geçmişte benzer olayları yaşayıp, yaşamaması, bu duygulardan etkilenip, etkilenmemesi, bu duygu lara direnç kazanıp, kazanmaması, kontrol ve denetim altına alıp, alınma ması gibi koşullar ora nında hafif veya şiddetli hissedilip, yaşanması doğal karşılanmalıdır. Uzun süreli yaşanan acı, elem, ıstırap, keder, korku, tasa, üzüntü gibi aykırı olduğu kadar karmaşık yapıya sahip duyguları besleye rek, geliştirilen düşüncelerin güçlenmesine, yoğunlaşmasına ve direnç ka zanmasına neden olurlar. Yoğunluk, güç, derinlik, şiddet ve direnç kazanan düşünceler; daha etkin duygular eşliğinde bireyin psikolojik yapısını boz ma ile sonuçlanır. Stres başta olmak üzere birçok psikolojik rahatsızlıklara ve negatif koşulların daha uzun süreli yaşanması oranında üzüntü ve keder duygu sunda bahsettiğim dengesiz davranışların eşlik ettiği ruhsal ve be densel hastalıkların ortaya çıkmasına zemin hazırlar.
Buraya kadar anlatılanların ışığında bir kişilik tanımlanması yapacak olursak bireyi diğer bireylerden ayıran, doğuştan getirilen ve sonradan (Belli uyaranlara karşı uyum sağlamak amacı ile geliştirdiği.) düzenlilik ve süreklilik kazanılan; duygusal, bilişsel ve davranışsal özelliklerini de yansıtan ayırtedici, tutarlı ve yapılanmış yönüne KİŞİLİK denir.
Davranışların oluşumuna devam edercek olursak, istenmeyen, beklen medik negatif veya anormal davranışlar ya da olumlu koşullar veya tera piyle istenen, beklenen pozitif veya eski haline veya normale dönüşen dav ranışları. Süreç içinde kalıcı hale gelerek bireyin kişilik özellikleri haline geldiğinde, yaşamında kullanıldığı oranda yaşam biçimine dönüşümü ka çınılmaz hale gemektedir. Duyguları ifade etme biçiminde sağlıklı olan, insani kişilik özelliklerinin devreye konulması olduğuna göre, bu duygular devreye girdiğinde hay vani duyguların ehlileşmiş ve deneyim kazanmış in sani duygularca kontrol altına alınması ile yumuşatılması sağlanabilmek tedir. Bu nedenlerle, bu tür hayvani duyguların düşüncelere dönüşmesine izin verilmediği koşullarda, bir süre sonra sakinleşmesi halinde olayın so ğuması daha bilinçli, akılcı ve mantıklı düşünce ve davranışlara zemin ha zırla yacağı için denetim altı na alınarak, negatif düşüncelerin yerini daha olumlu düşüncelere bırakaca ğı bilinmesi gereken bir gerçekliktir. Tüm bu olumsuz yönlerine rağmen ba zen korunmak için bizi uyararak gerekli önle mi almamızı sağlayan duygulardır.
Duygularınız yalnız sizin öznel hayatınızdır, düşüncelerde algıladığı nızda, sezdiğinizde, hissederek yaşadığınızda; size zarar vereceğinin far kına ve bilincine varırsınız. Olumsuzluk oluşturacak bu koşulları kontrol altına alarak, Temizlemek, arındırmak, değiştirmek ve pozitife çevirerek yok etmek de yalnız sizin elinizdedir.
Tüm çaba ve mücadelelerinize rağmen Temizlenmeyen duyguları iadeli olarak, geldikleri geçmişin karanlık zindanlara gönderecek yeti, beceri ve güç yalnız sizdedir. Geçmişin karanlığından gelen bu tehlikeli, zararlı ve kötü niyetli duyguları aklınızdan, bilincinizden, zihin süreçlerini oluşturan düşünce güçlerinizden söküp atarak Temizlemek olmazsa olmazlarınızdan olmalıdır. Arzu, haz almayı içeren ve ağır bedeller ödemeye hazır olan bu hayvani istekleri düzenleyerek Temizlemek, ehlileştirmek, değiştirmek, pozi tif yapmak yine sizin elinizdedir. Özellikle önemsenmesi ve dikkat edilmesi gereken husus, geçmişinizin, bilinçaltınızın, ego gücünüzün, İz Bırakan olaylarının depolandığı, biriktirildiği bu anıları, dün dünde kalmıştır, geç miş geçmişte kalmıştır diyerek izin vermeyerek düşüncelerden uzaklaştı rıp, negatif duygulardan arındırmak, Temizlemek, oluşan boşlukları yararlı olanlarla durdurma gücü de yine sizdedir. Bu yapıtta yaşamın ağır koşul ları altında ezilmeyerek, direnerek, mücadele ederek sorunun bir parçası olmayan, yaşayacağı sorunların farkına vararak, tanıyarak, kontrol ve denetim altına alarak, sorun çözücü ve çözüm odaklı bilimsel yaklaşımlar sergileyen, alternatif çözüm yolları üretebilmen koşullarına sahip olan ve ya olamayan bireylere yer verilmektedir. Yaşamınızı Zehir Eden İzleri Temizlemek-Halil Türkmen”
Bu yapıtın devamı kabul ettiğim ikinci yapıtımda, “İnsan beyninin çalış ma prensibi hiç durmadan ve susmadan çalışan bir makine benzeri bireyi sürekli ŞÜPHECİ, NEGATİF veya olumsuz olanları tutmaya meyilli, EĞİ LİMLİDİR. Ruh ise kendi doğasını ifade edebilmek için beyni yani bilinci kulla nır. Bu nedenle insanın dikkatini yoğunlaştırarak, bilinçli davrana rak, bu sistemi kontrolü ve denetimi altına alması yaşamsal önem kazan maktadır. Bu nedenle bilinçsizce davranışlarda bulunmaktan uzak durma lı, farkında olunmalı, telaşa ve heyecana kapılmadan bilinçsizce gelişen davranışların sürekli kontrol ve denetimini sağlayarak, kişisel denge duru munu kaybetmemeniz gerekir. Yine 1979 yılında, Sovyet Bilim Adamlarının uzaktan davranış kontrolü, yönlendirme, kapasite düşüklüğü yaratma yani beyni uzaktan ele geçirme ve öldürmeye yönelik araştırmalar ve çalışmalar yaptıkları bilindiği göz önü ne alındığında bu tür silahların günümüzde geliştirildiğini düşündürmektedir……2000’li yılları yaşadığımız günlerde, bu konudaki araştırmalar ve bulguların boşuna yapılmadığı; o günden bugüne elektro manyetik ve nükleer silahların geliştirilmiş olabileceğini düşünmeme ve kuşkular geliştirmeme neden olmaktadır. Çünkü günümüzde pek çok alanda nükleer enerji tesislerinin kurulması ve geliştirilmesi insan lara zarar vermesine karşı hız verilmesi, bu tür silahların geliştirilip, kulla nılabileceğinden yola çıkıldığında elektromanyetik silahların da geliştiril miş olacağı olasılığını güçlendirmektedir ….
Bu durumda Bilim Kurgunun bir gün gerçeğe dönüşerek; insan ve insan sağlığı hiçe sayılarak savaşlarda insan beynini ele geçirmek, onu etkisiz kılan hayvan veya robota dönüştürmesine katkı sağlayacak insanlık dışı, canavarca çalışmaların insanlık neslini yok etmeye yönelik çalış malara dönüşmesi her koşulda olasıdır. Dünya Barışı için insanlığa zarar vere cek bu tür ve YAPAY BEYİN araştırmalarının yasaklanması ya da dene tim altına alınmasını gerektiğini düşünmekteyim. Bilimsel çalışmalar tüm insanlığın hatta canlı ve cansız varlıkların yani Dünyamızın, Evrenin yara rına olacak biçimde düzenlenip, yapılması bilimsel nitelik taşıyacaktır.
Bilim insan yararına, barışa hizmet ettiği oranda bilimseldir. Oysa bulu nan her yeni icat, bilimsel çalışma; İnsanlığın Yararına kullanılıp, gelişti rilmesi gerekirken; İnsanlığın Zararına Geliştirilip, Kullanıldığı bir Dünyada Yaşıyoruz …. İnsan dış çevreden kaynaklanan olgulara, olaylara ve durumlara hisleri, algıları, sezgileri yolu ile tepkiler geliştirirken düşün celerde değişimler oluşur. Düşüncelerde oluşan değişimler, duyguların geliştirilmesine yol açar ve eşlik eder. Geliştirilen duygular ve düşünceler doğrultusunda davranış ve eylemlerde bulunulur. Bu davranışlar yalnız bireyin kendisini değil içinde bulunduğu sosyal çevreyi de etkiler. BEYİN örneklerle AKIL YÜRÜTÜR ve ZİHNİN gelişimine katkıda bulunur ……
Beynin sınırlarını zorlama çabaları, ayrıntılı düşünmelerle ilgili olan eği tim, aktivite ve etkinlikler yo lu ile beynin sürekli gelişimine katkı sağlamak tadır…… Nasıl düşündüğümüzü, neden düşündüğümüzü ve nasıl düşünme miz gerektiğini düşünmekle ilgili koşullar oluştukça, düşünmeyi düşünme işlevlerinin yürütüldüğü oranda beynin ve ürünlerinin gelişeceği, etkin ve aktifleşeceği bilinmesi gereken bir gerçekliktir …..Bu nedenle eğitim siste mimizin yapısı, çocuklarımızın beyninin kullanılamayan kısımlarının geliş mesini, aktifleşmesini sağlayıcı, arttırıcı ve en aktif biçimde kullanmasını sağlayıcı çoklu zeka koşullarını da bünyesinde barındıracak biçimde düzen lenmesi eğitimde olmazsa olmazlardan biri olmalıdır. Sağlıklı beyne sahip, üretken insanlar ve nesiller çağdaş, demokratik, bireysel eğitimle yetiştiri lirken; sağlıksız, köle, kukla, körü körüne itaat eden insanlar ise çağın gerisinde veya geçmişte kalmış bir eğitimle yetiştirilebilir.
Günümüzde uygulanan eğitim gerici, gerici olmakla kalmayıp insani ol madığı kadar, etik ve ahlaki de olmayan çağ dışı kalmış bir eğitimdir. Tüm bu nedenlerle, hayatta karşılaşma olasılığı olan bazı sorunları çözerken başkalarından akıl fikir almak yerine duygularımız, sezgilerimizden yola çıkarak, kalbimizden gelen sese kulak vererek, akılcı, mantıklı, ani kararlar almak ve davranmak tercih edilmelidir. İnsan deneyim kazanıp olgunlaştık ça yanlışlarının farkına vararak, gerektiğinde düzelterek; değişme yeteneği ne her koşulda sahiptir. Zihni yok edemezsiniz, onsuz yapamazsınız çünkü o sizin var oluşunuzun ve düşüncelerinizin sebebi olduğu kadar, pozitif dav ranışlarda bulunmak için gerekli olan en önemli parçanızdır. Yaşamınızı Uzatmanın Sırları-Halil Türkmen”
Çağımızın Vebası Stres ve Mücadele Yolları adlı yapıtımda, “Sürekli di le getirilen bireysel özellikler, bireyden bireye değiştiği için stres kaynakla rı her bireye göre değişiklik gösteren koşullara bağlı güçlükler oluşturmak tadır. Asıl önemli ve can alıcı özelliği bireyin bu kaynakları nasıl algıladığı nasıl hissettiği, nasıl karşıladığı ve ne gibi tepkiler verdiği yönünde değişik likler oluşturması bireyi psikolojik yönden etkilemesi ile ilintili olarak stre se yol açmasıdır. Daha doğrusu stres düşüncelerde başladığına göre, bire yin donanımları ve kişilik özellikleri ile doğrudan ilişkili olan aslında bireyin kendi eliyle oluşturduğu ve içsel cana varların ürünlerinin ortaya çıkardığı etki düzeyiyle doğrudan ilişkilidir. Yine bireyin bu bireysel özellik leri dışında yaşı, ailevi konumu, sağlık durumu, engel durumu ve yaşam bi çim ve koşulları etkin rol oynamaktadır. Stres oluşturan faktörlere duyarlı lık, dayanıksız ve dirençsiz olmak, mücadele ve başa çıkmada kararlılığı, gücü, çabası, enerjisi, yeteneği, becerileri gibi bireysel özellikleri önemli olmaktadır. Bireyin amaçları, arzuları, hedefleri, istekleri, ihtiyaçları, ge reksinimleri, beklentileri, özlemleri bunların karşılanma ve tatmin olma düzeyleri, yaşama bakış açısı, bunlara duyarlılık derecesi, anıları, deneyim leri, birikimleri ve alışkanlıkları rol oynamaktadır. Ayrıca bütün bu koşul ların algılanma, hissedilme, düşüncelerde bu yönde oluşan ve gelişen değişimlere uygun ortaya çıkan duyguların özellikleri etkili olmaktadır.
Oluşan bu yeni durumlara uygun davranışların ve eylemlerin ortaya çık ması bireyin kişisel yani kendi si ile ilişkili ve bağlantılı olan psikolojik stres kaynaklarını oluştururlar. Stres kaynaklarını tanımlayıp, belirlediği nizde aynı zamanda stres kaynaklarının farkına varmış olmanız, kontrol altına alarak gerekli düzenlemeler yapma olanağını da elde etmenize ve stresin etkileme gücü ve şiddetini kolaylıkla azaltma nıza yardımcı olacak unsuların kazanılmasına yol açacaktır. Bu değişimlere her bireyin güçlü ve zayıf yönlerini oluşturan özellikleri ve dayanıklı, dirençli olup olma ması oranında ortaya çıkan, bireyin kendisinden kaynaklanan tepki ve yanıt biçimlerini oluştururlar.
Günlük yaşamımız da bir gün içinde yapacağımız işler, faaliyet ve etkin likler; kendiliğinden gerçekleş mez. Günlük işlerimizi gerçekleştirmek ve kendi lehimize çevirmek, gayret ve çaba ister. İnsanlarla ileti şim, sağlıklı ve iyi ilişkiler gerektirir. Yapmak için yola çıktığımız iş, eylem ve etkinlik lerden bazılarını gerçekleştirmek isterken zorluklar, güçlüklerle karşılaş ma ve yaşama olasılığı vardır. Bunları olumlu karşılamak, pozitif açıdan bakmak, çıkabilecek olası sorunları, güçlükleri ve engelleri ortadan kal dırmak için tekrar çaba göstermek gerekir. Yani yaşanan her olumsuzluk ya da talihsizlik, bizim normal halimizi ve yapacağımız görevleri gerçek leştirmek için engel oluşturmamalıdır. Ortaya çıkan sorunları çözmek için gereken çabayı göstermemek, olumsuz koşulların yaşanmasını sağlar. Bu durumda çıkacak sorunlara takılmak, meydana gelen sorunları biriktirmek ya da en küçük sorun ve olayı abartmak, sorun yokken sorunlar oluşturmak her şeyi sorun haline getirmek. Yakınımız, arkadaşımız ve akrabamız olan kişiler hakkında çevrede söylenenlere, dedikodulara inanmak, düşünceler de atıp, tutarak sorun haline getirmek veya sorunları olduğundan fazla bü yütmek ya da abartmak. Gerçeklerle bağdaşmayacak düzey de olan hayal ürünlerine, rüyalara takılmak, beklenmeyen senaryolara ve kurgulara ken dimizi kaptırmak, yersiz şüphelere kapılmak. Olumsuzluklara açık olmak, gereksiz kuşku ve kıskançlık yaşamak, inandığı değerlere karşı inancını kaybetmek, güven ve öz güven yetersizliği yaşamak, umutsuzluklara kapıl mak vb. burada belirtilmeyen birçok sorunu yaşamımıza sokmak yerine, yaşamdan uzak tutmak gerekir.
Tercihimiz, bu gibi olumsuz duygu ve düşünce biçimlerinin yaşantımı za girmesine asla ve asla müsade etmemek olmalıdır. Yaşanan olumsuzlukla rı hayatın parçası, yaşam biçimine dönüştürmek daha ileri giderek yaşamı mıza, bu günümüze egemen olmasına ve o anımızı elimizden alma sına izin vermek, en büyük stres faktörlerini oluşturur.
Her insan yaşamında olumsuz durumlar, sorunlar ve koşullarla karşılaşa bilir. Önemli olan bu olumsuz durumları normal ve doğal karşılamak, olay lara negatif bakmak yerine pozitif bakmayı tercih etmek ve bunları ortadan kaldırmak için akılcı ve sorun çözücü yaklaşımlar denenmesi önemli olmak tadır. Asla sorun çözme seçeneği bitmeden, öncelikli olarak sorunu dü şüncelerde büyüterek, abartarak sorunun bir parçası haline gelinmeme lidir. Karşılaştığımız sorunları çözmek için gerekli çaba gösterilmesi halin de, olumsuz yaşantı biçimlerinin geliştirilmesine yol açan negatif duygu ların gelişmesine izin verilmeye cek, yaşamayacak ve kölesine dönüşme yerek, negatif düşüncelerin olumsuz, istenmeyen ve bize zarar verici dav ranışlara dönüşümü engellenmiş olacaktır. Hiçbir birey isteyerek negatif duyguların geliştirilme sine izin vermez. Bunların istenerek yaşanmasına yol açan, düşünce biçimlerinden oluşan bir yaşamı da tercih edilmez. Ter cihin istenmeden bu yönde yani aşırı duygusallığa yol açarak etkilenip, gelişmesi koşullarında, bilinmelidir ki… Stresin yaşanması, zararlar görülmesi, yaralar alınması, yıpranarak hastalanması ve yaşlanması kaçınılmaz olacaktır. Bununla da kalınmayarak, pozitif yaşam biçimlerini tercih etmek yerine genelde negatif yaşam biçimlerinin tercih edildiği her durumda. Süreç içinde yaşama karşı negatif bakma ve yaklaşma alışkanlığı kazanılmış olur ki; bu yaşam biçiminin bireyi yok etmekle kalmayıp, çevre si ile ilişkilerini ve bağlarını kopararak, süreç içinde yalnızlığa veya yok olmaya sürükle yeceği gerçeği bilinmelidir.
İnsanın varlığını korumak ve yaşamının devamının sağlanması için “Aç lık, susuzluk, cinsel, uyku gibi.” Fizyolojik Güdü- Dürtü ve Sosyal Güdü lerinin yani temel ihtiyaçların karşılanması, doyumunun ve giderilmesinin sağlaması gerekmektedir. Biyolojik ya da Fizyolojik ihtiyaçları karşılayıp sağlayan dürtü ler, Psikolojik ve Sosyal ihtiyaçları sağlayıp, karşılayan güdülerin, ihtiyaçlar oranında karşılanmasında yaşanan engeller ve güç lükler oranında sorunlar yaşanacaktır. Yaşanan bu güçlükler ve zorluk lar, bun ların duygu ve düşüncelerimizle birlikte kişiliğimiz üzerindeki olumsuz etkileri, birlikte yaşamak zorun da olan insanların ve insan iliş kilerinde yaşadıkları güçlük ve zorluklardan kaynaklanan çok sayıda negatif koşul ların geliştirilmesine ve oluşturulmasına, sorunların ortaya çıkmasına ve yaşanmasına neden olurlar. Doğa olayları, hava durumun daki ani ve beklenmeyen değişiklikler ve kirlilik, yaşamkoşul larında ani ve olumsuz değişiklikler oluşturur. (İnsanın Temel İhtiyaçları konusu içinde bütün bu ihtiyaç lar ayrıntılı olarak açıklanmıştır.) Bireyin toplum içinde bir yeri ve değeri olduğunun bilinmesi, güvence duyması, ilgi, sevgi, kabul, onay gör mesi, özgüven duyguları geliştirmesi, kendine yeterli bir birey olarak, ken di kendini gerçekleştirmesi, fiziksel ve estetik, zihinsel, sosyal, kişisel vb. ihtiyaçlarının karşılanmasına ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaçlarını bir şekilde karşılarken, aile, çevre, toplumun bakış açısı ve toplumca bireyin nasıl algılandığı kendinin tehlikede uzak olduğunu bilmesi, aile içinde bir yeri olduğuna inanması, güven ve öz güven duygusu gelişmiş olması, kendine ve çevresine yeterli olmak gibi çok sayıda pozitif koşulların oluşumu önemli olmaktadır. Bireyin olaya bakış biçimi ve bakış açısı, beklentilerin üst düzeylerde olup olmayışı, pozitif duygula ra değer verilmemesi ve yeterince sevgi, saygı, ilgi ve onay görmemesi şeklindeki yaşantı biçimlerinin artışı. Üst düzeyde yaşanması oranında olumsuz duyguların, negatif düşüncelere yol açarak sorunlar çıkması, olumsuz tutum ve davranışlar geliştirilmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle sosyal güdülerin birey üzerindeki etkileri psikolojik rahatsızlıklardan biri olan stresin gelişimini tetikleyip, ortaya çıkması ve yaşanması konusunda hayati öneme sahiptir.
Yukarıda belirtilen stresi tetikleyen negatif koşullar arttığı oranda stresi tetikleyerek, bireyde stres eğilimini oluşturmakta ve stresi arttırarak, ben liği üzerinde kolaylıkla egemenlik kurmaktadır. Süreç içinde benzer koşul lar bireyin yaşamının ve kişiliğinin parçası haline dönüşmektedir. Kimse yi düşünmeyen, empati geliştiremeyen, özveride bulunmayan, paylaşma yan, saygı duymayan ve sevmeyen negatif duyguların geliştirilip, sahip olunması ile kalınmayıp, için deki çocuğun özelliklerini çağrıştıran güven ve özgüven duygusu gelişmemiş ben merkezcil özelliklerin egemenlik ku rarak, psikolojik sorunlar, ruhsal sorunlar dışında, kişilik sorunlarının yaşanmasına neden olurlar. Bireylere, çevrenin ve toplumun verdiği değer oranında, birey kendini tehlikede hissetmeyeceği ve kendini olumsuz etkile yecek koşullar oluşmayacak; sorunların yaşanmaması ile orantılı olarak da zarar verici düzeyde stres oluşup, yaşanmayacaktır.
Buraya kadar açıkladığım temel ihtiyaçların gerçekleşmemesi, karşılan maması, karşılanmasında güçlükler yaşanması oranında stres nedeni olan ve stresi tetikleyen faktörlerin artacağı bireylerde stres eğilimi de artacak tır. Yukarda belirtilen çok sayıda sorunun yoğunluğu, yüksekliği, şiddeti ve bireyin kal dırma, dayanma, başa çıkmak için mücadele edebilme, çözüm ler üreterek yönetebilme ve denetim altı na alma güçlüklerinin yaşanması oranında stresin tetiklediği çok sayıda psikosomatik veya bedensel hasta lığın veya rahatsızlığın tetiklenerek ortaya çıkması kaçınılmaz hale gele cektir. Özellikle genetik faktörler daha erken yaşlarda ve beklenmedik durumlarda ortaya çıkmaktadır. Toplumun bir ferdi olan bireylerde bu tür olumsuzlukların yaşanması oranında, stres eğilimi artmaktadır. Bu faktör ler, stresi tetikleyici koşullar olarak karşımıza çıkmaktadır. Daha doğrusu bireyler, yukarda belirttiğim olumsuz koşulları, yaşadıkları oranla doğru orantılı olarak stres yaşanmakta ve stresin tetiklediği birçok bedensel hastalık ortaya çıkmaktadır. Diğer bir değişle çağımızda stres düzeyinin şiddeti oranında ve stres sürecinin uzunluğu ile ilişkili olarak, stresin tetikleyerek ortaya çıkardığı Psikosomatik Rahatsızlıklar yaşanması kaçınılmaz olmaktadır.
İşte çağımızın baş döndürücü hızla geliştiği teknolojik gelişmelerin oluştur duğu yaşantı biçimleri, bunlara uyum güçlükleri ile yaşantı biçimlerinin birebir örtüşmesi ve bu sorunun büyük bir toplum kesimini ilgilendirmesin den yola çıkarak, ben strese Çağımızın Psikolojik Rahatsızlığı ve Vebası tanımlamasını getirdim. Stresin çağa uygun bir psikolojik sorun olması ve toplumun tüm kesimlerinde çocuk, genç, yetişkin, yaşlı demeden her ge çen gün yaygın olarak etkileyerek artması anlamında kullandım.
Stresin hissedilmesi ve yaşanması koşullarında birey kendini tehlikede hisseder ve bu tehlikeli, zarar veren durumdan kurtulmak için tepkide bulu nur. Organizmanın tehlikeyi hissetmesi, algılaması sonucu biyolojik olarak verdiği tepkiler sonucu kan basıncı yükselir, çeşitli hormonlar, özellikle ad renalin hormo nu faaliyete geçer ve adrenalin salgılar. Yani vücudun kendi yaşamını tehlikede hissettiği koşullar ve vereceği olumsuz etkilerden korun mak amacı ile vücudun alarm sistemleri devreye girer ve harekete geçerek, bu yönde tepkiler verirler. Biyolojik yönden ortaya çıkan ve yaşanan tehli keden uzaklaşmak, tehdit ortam larından ayrılmak, olumsuz koşulların ver diği etkilerden korunmak ve kurtulmak için çaba gösterilir, mücadele edi lir. Vücudun bu biyolojik değişim sürecinde ısısı düşer, kalp çarpıntıları artar, eli ve ayağı çözülür. Diğer değişle heyecanın tüm belirtileri gözle neceği ve ortaya çıkacağı için buna uygun hormon lar faaliyete geçer ve vücut üzerindeki etkileri azaltmaya çalışılır. Bu koşulların yoğunluğuna verilen tepkiler aynı zamanda stres yaratan koşullardan kaçmak, kurtul mak ve mücadele etme çaba ve biçimlerini oluştururlar. Stres bireyin ken dine ve çevresine zarar vermeye başlandığının, günlük yaşamını olumsuz etkilediği, vücudun organları ile ilgili şikayet, problem ve sorunlar ortaya çıktığı koşullarda başkaları ya da kendileri tarafından farkına varılabil diğinde stres yaşadığını onaylanabilmektedir. Bu koşullar oluş madan stres yaşıyor olsa bile başlangıçta birey strese girdiğini, stres yaşadığını, günlük yaşamına olum suz yandığını ve olumsuz etkilendiğini bilmesine karşı, onu görmezden gelebilmektedir….
Bazen halk arasında yoğun etkilenme koşullarında uyarıcı nitelikte olan ve bireyin yaşadıklarının farkında olmasını sağlayan uyarıcı bazı deyimler bu anlamda kullanılmaktadır.” Çabuk parlıyorsun, hemen sinirleniyorsun, çok sinirli davranıyorsun vb.” Her insan yaşamın güçlüklerine karşı müca deleler verirken, yaşamını olumsuz etkileyen, tehlikeye düşüren durumlarla ve koşullarla mutlaka karşılaşacak tır. Bu negatif koşulların verdiği, oluş turduğu olumsuz veya negatif koşullardan korunmak, kurtulmak için tepki ler vermesi kaçınılmaz olacaktır. Verilen bu tepkiler her bireyde koşullara uygun ortaya çıkan hafif, normal ve yüksek düzeyde gelişen heyecan, kaygı, stres vb. doğal tepki biçimleridir. Bu tepkilerin normalden saparak, yüksek, şiddetli, yoğun yaşandığı ve süreklilik arz etmesi oranında tehlikeli hal ala rak bireye zarar vermesi; psikolojik sorunların ve stresin yaşanması kaçı nılmaz olacaktır ……
Ayrıca “sosyal ve toplumsal olaylar, bilim, bilişim, teknoloji alanında ki hızlı değişim ve gelişmeler vb.” tüm bu durumlarla mücadele etmede yaşanan güçlükler ve bu yeni ve alışılmadık çevreye uyum sağlama sorun larını oluştururlar. Bu sorunlara karşı çözüm üretmede yaşanan güçlük ve zorluklar, bu yeni koşullarla mücadele edememesi sonucunda; günlük so runları çözemeyerek, çözümsüz kalan sorunları biriktirmek ve defalarca düşünmek, düşünmek, sonunda çözüm üretememekten çaresizlik yaşamak, bazen en küçük olayları abartarak soruna dönüştürmek koşulları oluşur. Stresi oluşturan koşullar, yakınları ve sevdikleri, değer verdikleri insanlar hakkında çevredekilerin eleştirisel görüş ve düşüncelerinden, dedikodular dan etkilenmek. Gerçekle bağdaşmayan hayaller ve hayal ürünü kurgula ra sık sık kendini kaptırmak, olmayacak yersiz şüphelere kapılmak. Olum suz duygu, tutum, düşünce, davranış ve eylemlere açık olmak, gereksiz kuşku ve kıskançlıklara kapılmak, kendine ve çevresine karşı güvensizlik duygu ve tutumları ile baş başa olmak ve bunun dışında belirtmediğim birçok sorunun ortaya çıkması olası olacaktır.
Bu duygusal ve sosyal yönleri, özellikleri dışında stres sosyal, duygusal ilişkilerde kısıtlama, uzak dur mak. Olumsuz iletişim biçimleri, isteklerimiz ve beklentilerimizin karşılanmaması, işsizlik ve iş olanaklarının zorluğu, güçlüğü ve iflas koşullarında. Olumsuz veya yetersiz ekonomik koşulların yarattığı sıkıntılar ve yoksulluk, hastalıklar ve bulaşıcı hastalıklar, ailele rin parçalanması her türlü saldırıya uğramak, öldürme, katliam yas, savaş, doğal afetler ve kazalar, kriz ve bunalım gibi çok sayıda ölüm ve sorunla rın bir arada yaşanmasına yol açarlar. Adeta olumsuzlukların çekim gücü ve merkezine dönüşerek, günlük yaşamında duygularının, düşüncelerinin, davranış ve eylem biçimlerinin, egemenlik kurarak, benliğini esir alması ve bunun sonucu kendi kendisi olmasına izin verilmemesine yol açacaktır. Ya şamında oluşturduğu olumsuz etkiler ve tahribatlar yetmezmiş gibi yaşa ma sevincini, hayatını elinden alarak, yaşamı ona zehir etmesi biçiminde sorun lar ile baş başa kalan bireyi çaresiz, savunmasız, aciz bir varlığa dönüştürecek koşulları oluştururlar. Bütün bu olumsuz koşullarla her bire yin karşılaşması ve her bireyin yaşaması olasılığı olan olaylar, olgular ve yaşam biçimleri, bireyleri olumsuz etkileyen ve stres oluşturan ve yaratan kaynaklardır. “Stresin Olumsuz Yönleri ve Zararları”
Bu stres kaynaklarının bireyleri etkilemesi bireyden bireye değişiklikler gösterir. Özellikle birey üzerinde bıraktığı psikolojik etkiler ve tahribatlar bireyden, bireye değişiklik arz eder. Olumsuz, negatif, zor, güç koşullar, olaylar, olgular ve yaşantı biçimleri, insanda sıkıntı, üzüntü, korku, endi şe, kaygı, acı, tehdit ve tehlike veren vb. biçimlerde algılanır ve bireyi ge rer, bu gerginlik yaratan durumlardan kurtulmak için davranışta ve ey lemde bulunulur. Bu koşulların bireyi etkilemesinin şiddeti ve sürekliliği oranında stres yaşanır. Her insanın yaşadığı olumsuz koşullar oranında, olumsuz duygular yaşaması, olumsuz düşünceler geliştirmesi, gelişen bu koşullara uygun sorunlar yaşanması normal olduğu kadar doğal kabul edilmeli ve karşılanmalıdır. Asıl olan bu negatif koşulların davranışlara dönüşmeden, zararlar vermeden ortadan kaldırılması için akılcı, bilinçli çözüm yolları üretilmesi için mücadele verilmesi ve çaba gösteril mesini sağlayıcı yak laşımların denenmesi ve hayata geçirilmesi olmalıdır. Sorun çözücü yaklaşımların tercih edilmesi ve kullanılması gerekirken, duygula rın, düşüncelerin ve olayların akışına kapılarak, sorunun parçası olun ması, sorunlar üretici ve büyütücü yaklaşımlardan uzak durulması önem kazanmaktadır. Diğer taraftan bu olumsuz durumların etkisini üzerinden atmak için belirli yaralar almadan bu savaş tan galip gelmesinin, sorunları yenerek üstesinden gelmesinin hiç de kolay olmadığının farkına varılmalı ır. Ayrıca, kaldırabileceğinden çok büyük yükle yüklenmiş olan bu koşul lar ve sorunlar, özellkle küçük adamı öğle baskı altına almış, öğle güçlü baskı unsurları oluşturmuştur ki bunlar altında adeta ezilmeye başlamış tır. Bu koşullarda bu baskılar altından, ayağa kalkacak gücü toplayarak, hedefine ulaşması çok zor olacaktır. Yaşam mücadelesinden galip gelebil mesi için mutlaka bu olumsuz durumları tehdit edici negatif koşullardan kurtulması gerektiğine öncelikle inanması ve kabul etmesi gerekmektedir. Daha sonra düşüncelerinde, kendisinin kaldıramayacağı kadar zararlar vereceği düşüncesi değil bu olumsuz, zor ve güç durumlarla mücadele etme gücünün olduğuna inanması ve kendine güvenmesi önem kazanmaktadır.
Daha sonra bu koşullardan kurtulmak, pozitif koşullara dönüştürmek, çözümler üretmek ve mücadele etmek için gereken çabaların gösterilmesi halinde, sorunları elinden geldiğince yenerek, bertaraf edip, ortadan kal dırarak veya hiç değilse kendisini çok düşük düzeyde etkileme yollarını ara yıcı mücadeleler vermesi gerekmektedir. Tüm insanların ortak özellikleri olmasına karşın, bireyden bireye değişiklikler gösteren hisleriniz, duygula rınız, algılarınız, hedefleriniz, amaçlarınız, beklentileriniz, gereksinimleri niz her bireyde farklıdır. Bu farklı özelliğinizle sizi harekete ve eyleme ge çiren gücünüz, düşünceleriniz, davranışlarınız, eylemleriniz, iletişiminiz, etkileşiminiz, ilişkileriniz yalnız size ait, size has, size özgü özelliklere ve donanımlara sahiptir. Stresin bedelini vücudunuzda, beyninizde, tüm bede ninizin hayati organlarında tahribat verecek biçimde ağır bedellerle ödeme mek ve psikolojik, ruhsal zararlar görmemeniz için dikkatli olmanız ve önemsemeniz önem kazanmaktadır. Yapıtımın çeşitli bölümlerinde ayrıntılı olarak açıkladığım, yaşanan olayın ve durumun şiddeti, yoğunluğu ve süre sinin uzunluğu ile orantılı olarak gelişen stres koşulları, organizmayı tah rip ederek, olumsuz etkilemekle kalmayıp, bağışıklık sistemlerinin de zayıf lamasına ve süreç içinde bireyin tüm gücünü yitirmesine neden olmaktadır.
Bu nedenle stres geçmişten, yani evrenin var oluşundan bugüne “Savaş sel, deprem, kıtlık, volkanik olaylar, yangın, yanardağ, yırtıcı hayvanlar vb ” yakın çevresindeki doğa olayları ya da felaketlerle, baş başa kaldığı dış kaynaklı olay, olgu, olumsuz durumlar ve koşullar ve benzer olaylar, du rumlar dışsal st rese neden olmaktadır. Bu dışsal koşulların oluşturduğu dışsal stresi hissederek, algılamaları, duygu ları ve düşüncelerinde anlama lar yükleyip” belirsizlik, endişe, kaygı, korku, tehdit, tehlike duygularını geliş tirip, oluşturup, şekillendirmiştir. İnsanoğlu baskı oluşturan, tehdit, tehlike veren olay, olgu ve durumlardan zorlandığı, güçlükler ve sorunlar yaşadığı oranda, bu negatif koşullardan korunmak, kaçıp uzaklaşmak, kurtulmak için mücadele ederek, kurtulma becerisi kazanarak, atlatmayı bilmiştir. Süreç için de mücadele etme ya da kaçıp kurtulma deneyimleri kazanmaları stres koşullarına direnç ve dayanıklılık becerileri geliştirme lerine neden olmuştur.
Çağımızda, başlangıçta belirterek açıkladığım gibi evrendeki doğa olay ları dışında insan eliyle oluşturulan, buluşların sonucu, yapılan değişik likler. O kadar hızlı ve baş döndürücü bir biçimde gelişmiş ve gelişmekte dir ki, İnsanoğlunun kendi yarattığı bu medeniyet canavarına karşı, fark lı tepki, mücadele ve uyum yöntemlerini de bulma ve kullanma zorunlulu ğunu da birlikte getirmiştir. Diğer değişle çağımızın psikolojik rahatsızlık larından biri olarak kabul ettiğimiz stres koşullarının insan üzerinde bırak tığı olumsuz etkiler yetmezmiş gibi birçok psikolojik ve ruhsal kökenli rahat sızlığın kapısını aralamakta ve çok sayıda psikosomatik veya bedensel ra hatsızlıkların ortaya çıkmasını tetiklemektedir. Bu yönü ile ele aldığımızda çağımızın insan eli ile oluşan teknolojik gelişmeleri sonucu yapılan buluş lar, yine kendine zarar veren, bazen de yok eden yeni canavarlar yaratma sı için gerekli ortamları ve koşulları oluştur muştur. Bugün basit anlamda günlük yaşamımızın bir parçası haline gelen, trafikteki keşmekeşlik ve terör hava kirliliği ve ozonun atmosferi delmesi sonucu yaşanan ve yaşanacak olumsuz gelişmeler. Ormanların ve yeşilin yok edilerek, oluşturulan plan sız yapılanmalar. Köyden kentlere göçüşü oluşturan faktörler sonucu, gel diği yeni çevreye uyum süreçleri. Çağdışı bir eğitim planlaması, yapılan ması ile olumsuz yetiştirilen geleceklerimiz, çocuklarımız, yarınlarımız.
Olağan üstü durumlarda, koşullarda ya da olaylarda yapılan uygulama lar, ırksal, cinsel, dinsel, dil sel ayrıştırmalar. İç savaş ve savaş durumla rın da ki insanlık dışı olaylar ve katliamlar veya insan eli ile oluşturulan şiddet ve insanlık dışı olaylar. Ekonomik ve diğer kriz dönemleri ve bunun getirdiği işsizlik, açlık ve yokluk; bireyden bireye değişen çelişkili uygula malar ve burada belirtilmeyen birçok sorun stres koşullarını oluşturmak tadır. Bir tarafta açlık, yoksulluk ve felaket içinde insanlar, diğer tarafta lüks, bolluk ve savurganlık vb. yaşam tarzları arasındaki çelişkilerin artışı. Yasaların her birey için farklı uygulanışı, insan hakları ihlalleri ve haksız lıklar ve özellikle demokrasilerde eşitliğin, insan hak ve özgürlüklerinin ihlalleri, güçlüğü koruyucu, zayıfı ezici yapısal değişiklikler. Teknolojinin ortaya çıkardığı olumsuzluklar ve hastalıklar, doğanın, evrenin doğal dengesini bozucu çalışmalar ve uygula malar vb. burada belirtmediğim birçok olaylar ve durumların olumsuz etkileri biz insanların kendi elimizle yarattığımız canavarlardır….Stresi, psikolojik boyutları ile bir süreç ola rak irdelediğimizde olayları, olguları, durumları, bireylerin algılamaları, anlamlandırmaları, duygu ve düşünceleri ile yorumlamaları ve değerlen dirmeleri vb. birden çok boyutun devreye girdiği görülür. Organizma, strese olumsuz tepkiler verdiği oranda stres kaçınılmaz hal alacak ve birey o derecede psikolojik olarak stres çeşitlerinden birisini, koşullara uygun olarak yaşamasına neden olacaktır ….. Bireylerin normal düzeyde yaşa mını sürdürürken, karşılaştıkları güç koşullar “İnsanların iş, kariyer, kendini gerçekleştirme, bağımsızlık ya da özgürlük, saygınlık, ilgi, sevgi, güven, özgüven toplum içinde bir yerinin olmaması ve kendini değersiz hissettirici tutum ve davranışlar. Kişisel sorunları ile ilişkili yaşam biçimi, aile, ailenin parçalanması, akraba, ayrı yaşama, boşanma, eşler, evlilik, iletişimsel ve ekonomik sorunlar, miras, sosyal sorunlar, tanıdıklar, yalnız lık vb. kişisel ilişkiler ile ilgili olumsuzluklar ve sorunlar. Çocuk ya da gen cin, aile, akran ya da arkadaş ilişkilerindeki, eğitim, öğretmenden kaynaklı olumsuzluklar ve sorunlar. Öğrencinin okul ortamı, eğitim sistemi, öğret men tutum ve davranışları, öğretim biçim ve yöntemleri, başarısızlık, disip lin vb. olumsuz koşullar ve sorunlar. Çevre ve yakın çevreden kaynaklı olumsuz sorunlar, iş ortamlarındaki olumsuzluklar ve burada belirtemedi ğim çok sayıda sorundan, bir ya da birkaçı ile ilgili sorun yaşaması. Sorun ların yarattığı güçlükler ve olumsuz koşullar, kısacası yaşamımızın her anında başımıza gelen tehlikeli durumlar ve olumsuz koşullar, aslında birer stres kaynağıdır.
Stresin bireysel ve Sosyal olarak etkileyen ve geniş bir özelliğe sahip olan bu boyutuna, Sosyal Stres adını vermemin mantığı bireysel ve sosyal yön den bireyin psikolojisini etkileyen çok sayıda ve önemli etkisinden kaynak lanmaktadır. Diğer değişle stresi boyutlarına göre incelediğimizde her bo yutu kendi içinde organizmayı olumsuz etkile diği ancak sosyal boyutunun daha geniş kapsamlı etkileme koşulları bulun duğu anlaşılacaktır……Çoğu stres türlerindeki olumsuz etkileri dikkate alındığında çağımızın vebası ve yok etmenin gücü tanımlaması karşılığını bulmaktadır. Öğle bir veba ki, birçok psikolojik rahatsızlığı ortaya çıkararak çok sayıda bedensel veya psikosomatik hastalıkları tetikleyerek ortaya çıkarmasını bir tarafa bıra kalım. Bağışıklık sistemini felce uğratır ve görev yapamaz hale getirir. Bununla da yetinmez, bireylerin bu olumsuzluklarla baş etme ve mücadele gücünün bittiği yerde; umutsuzluk, yetersizlik duygularının benliğinde ege menlik kurması sonucu; kolaycı kaçış yollarını seçerek kendini toplumdan soyutlama sına ya da mücadeleden, sorumlu luktan kaçarak içki, alkol, uyuşturucu vb. kendini vermesine, ya da kendi ni bu durumlara getiren kişi veya toplumdan bunların hesabını sormak, öç almak istemleri baskın çıka rak, terör, anarşi yanlısı, sempatizanı ya da terörist ya da anarşist olması koşulları gerçekleşebilir….. Tüm bu olumsuz koşulların sonucunda, stres bireyde fizyolojik veya bedensel, biyolojik deği şikliklerle birlikte, duygu sal, düşünsel, davranışsal kökenli psikolojik tepki ve değişikliklere de ne den olarak bireyin kendisi ve kendi si dışındaki sosyal çevresini de etkile mektedir. Geçen süreç içinde, eski durumlarına kavuşma, başarılı olma, statü kazanma, saygın ve sevilir birey olma, üretme, değer verilme, kendini gerçekleştirme vb. sosyal güdülerine tekrar kavuşma hayalleri, umutları, çabaları sonuçsuz kalan ya da hüsrana uğrayan birey, artık çaresizdir. Bu olumsuz duygular ve koşullar tüm di renç, çaba ve zorlanmalara karşın yakasını bırakmamıştır. Bütün bu olum suzluklar yetmezmiş gibi aile, arka daş, dost ve çevre ilişkilerinde olumsuz değişimler olması sonucu stresin sosyal boyutu da birey üzerinde o ka dar yoğun hissedilecektir. Bu bireyin tüm bu olumsuz yaşam biçimlerinin şiddetli ve yoğun stresi daha fazla kaldıramaması sonucu, süreç içinde depresyon ve benzeri birçok psikosomatik hastalık ortaya çıkacaktır. Bu koşulların oluşturduğu travma durumlarına organizma ne kadar direnç gösterebilir…. Her ne kadar her stres türünde belirli oranda travma olayı oluşursa da ağır derecede travma olayları sonucu meydana gelen, oluşan ve yaşanan stres türüne, Travmatik Stres adını vermenin uygun olacağını düşünmekteyim. Diğer değişle yaşamın gelişen durumları ile ilişkili yaşa nanları tehdit, tehlike olarak algılanan her koşul strese neden olduğuna göre, bu koşulların yoğun ve şiddetli yaşanması ve kendisi dışında çevresi ni ve toplumu ilgilendirmesi oranında travma kaçınılmaz olacaktır. Kısaca sı strese neden olan olaylar ve durumların farklı olması kadar, bireylerin verecekleri tepkilerin de farklı olmasına yol açacaktır.
Bazı bireyler, aynı olay ve durumlarda stresi hafif yaşarken, başka bir birey yoğun yaşayabilir. Birey lere aşırı acı veren, dehşet duymasına, en dişelenmesine yol açan, çaresizlik duygularının yaşanmasına neden olan korkutan, sıkıntı veren, üzen negatif duygularla dışa yansıtılan olağan üs tü ve beklenme dik olaylardan dolayı yaşanan ani kayıp, cinsel taciz, çatış ma, deprem, eziyet, işkence, kazalar, savaş, sel, süreğen hastalıklar, şid det, taciz, trafik kazası, tecavüz, ölümcül hastalıklar, ölüm tehdidi, özgür lüğün kısıtlanması, yangın, yaralanma, zalimce davranışlar kaynakla nan; olaylar, olgular, doğal afet ler, insanın sebep olduğu durumlarla karşılaş ması, şahit olması, görmesi, yaşaması ve olayın kendisinin, sevdiklerinin, yakınının veya tanımadığı insanların, hatta canlıların başına gelmesi ile orantılı olarak kişisel ve bedensel bütünlüğünü tehdit, tehlike, yaralanma ve yok olma veya ölüm koşullarının oluştuğu, karşılaştığı, yaşandığı koşul larda travma durumunu yaşamaları kaçınılmaz hale gelir… ..Bir insanın kaldıramayacağı kadar yoğun ve şiddetli yaşantı biçimleri her insanın kaldırabileceği, mücadele edip üstesinden gelebilecek durumlar değildir. Bu olumsuz koşulların sürekli etkileri sonucu birey umutsuzluk, korku, acı, gerginlik, kaygı, korku, öfke, sıkıntı yaratan bu koşulların girdabın da; bir belirsizliğe ve boşluğa doğru sürüklenmektedir. Bu durumdaki bi rey için hayatta yaşamaya değer, kendi canı ve sağlığı başta gelmek üzere hiçbir tutunma dalı ve sığınağı kalmamıştır. Bu kadar kaldırılamayacak ka dar olumsuz koşulla muhatap olan ve duygularını alt üst ederek olumsuz et kileyen koşullarla, baş etmek hiç de kolay bir iş değildir.
Kısaca yaşamın anlamını yitirmiştir, hayatında yaşamaya değer ve ya şamla mücadele etmesini gerektirecek bir şey kalmamıştır. Yaşama sevin cini yitirmiş, yaşam onun için acı, keder, ıstırap veren kahredesi duygula rın bombardımanına uğramış ve çekilmez bir hale gelmiştir. Bu durum bireylerde, yalnız psikolojik yönden yıkım ve tahribat oluşturmaz, durgun luk, kararsızlık, huzursuzluk, konsantrasyon veya odaklanma güçlüğü, ilgisizlik, duyarsızlık, iştahsızlık, öfkelenmeler, bilişsel yetersizlikler ve uyuma güçlüklerine ve uyku bozukluklarına sebep olmaktadır. Bütün bu olumsuz koşulların şiddetli etkileri sonucu, birey kaygılıdır, tedirgindir, huzursuzdur, çok gergin ve sinirlidir ve çok acı çekmektedir. Bunun sonucu ağlar, ağlama nöbetlerine girebilir. Yani duygusal olarak, umut suz ve çaresiz olduğu için nerdeyse bunalıma girecek ya da Tükenmişlik Sendromu yaşayacak tüm koşullar oluşmuştur….
İnsanın yaşama sevinci ni, yaşama bağlılığını olumsuz etkileyerek, süreç içinde yok eden, bazen de mücadele edecek gücü kalmadığın da çaresizlik yaşaması sonucu, insanlı ğa hatta yaşadığı topluma zarar veren bir makineye dönüşümüne ve sonun da daha fazla dayanamayarak, kendini yok edişin kapılarını kolaylıkla a çabilmektedir ….. Tüm bu birikimlerin sonucunda, yok etmenin bu gücü insan benliğini etkilediği durumlarda, bireyler bir anda terör yanlısı ya da terörist, anarşi yanlısı ya da anarşist olabilir. Bireyler, çevreye zarar verme, canlı bomba olmak, cinnet geçirme, katliam yapma, intihar etme vb. olaylarında olduğu gibi dış çevresine yan sıtıp, yönelte bilirler…. Aşırı al kol, sigara, kafein türevlerine süreç içinde uyuşturucu türevlerine yöneliş biçiminde kaçışları, aslında bir anlık olum suzlukları unutturacağını sandık ları örtülü olarak etkilerinin devamlılığı sağlanarak, kendine zarar vermek dışında bir işe yaramayacaktır. Aslın da bireyin bir şekilde ve kolaylıkla şiddeti seçmeyi tercih ettiği koşullar da, şiddet yanlısı örgütlere katılarak, iki tür amacını gerçekleştirmiş olacaktır.
Birincisi, bu tercihi ile kendisini bu duruma getiren, acımayan insanlar dan veya düzenden intikam ve öç almış olacaktır. İkincisi kendisinin bu davranış ve eylemlerini destekleyen, onurlandıran arkadaşlarınca değerli olduğu, yeterli bir birey olduğu, çaresiz ve umutsuz olmadığı yönünde kendini avutucu düşünceler benliğinde taht kurarak, tatmin olacağı bir davranış biçimine onu yöneltmiş olacaktır.
Yani kaçışın her türlü biçiminde kendisine acı çektiren, aciz düşürenlere karşı düşmanlık, öç almak, kin ve nefret duygularını, başka in sanlara kusarak amacına ulaşmış olacaktır ….. Yukarıda hayati organla rımızı olumsuz etkileyen ve önemsememiz gereken durum, birçok psikoso matik veya bedensel hastalıkları tetiklemekle kalmayıp, psikolojik ve ruhsal hastalıkların ortaya çıkmasına neden olan koşulların, bireyi olumsuz etkile mesi, olumsuz yaşam biçimlerinin yoğunluğu, şiddeti ve süresinin uzunluğu ile doğrudan ilişkili olmasıdır…. Bu nedenle biyolojik değişimler aşırı ve düzensiz uyku, baş ağrıları, bitkinlik, boyun, bel, eklem ve kas ağrılarının sıklıkla yaşanmasına yol açmaktadır. Yine Kronik Streste açıklanan olum suz koşullar sonucu kaslarda gergin likler, kasların daralmasına ve kısal masına yol açar. Bu durum bağ doku ve eklemlerini çekerek ağrılar oluşmasına neden olur. Birçok ağrı durumlarında ve özellikle migren oluşumunda stresin etkileri olduğu gözlenmiştir, ancak migrendeki çelişki stres koşulu oluşup ortadan kalktıktan sonra migren ve migren krizlerinin meydana gelmesi sonucu şaşırtıcıdır. Ayrıca cinsel isteksizlik, çarpıntılar, dirençsizlik, ellerde titreme, gerginlikler, güç soluk veya nefes almak, gü rültü veya sese duyarlılık, hipertansiyon, ishal veya kabızlık, kasılma, kilo kaybı veya artışı, mide spazmı veya krampı, nefes darlığı, sıcak veya soğuk basması, uykusuzluk, yorgunluk, yüksek kan basıncı şeklinde sorunlar orta ya çıkar. Bu sorunlar, organlarda ve organ sistemlerinde doku hasarları oluşturur, kanser, kalp ve damar hastalıkları, mide ülseri, sindirim sorun ları, şeker hastalığı ve burada belirtilmeyen konumuz içinde ayrıntılı belir tilecek psikosomatik veya bedensel hastalık ları tetikleyerek ortaya çıkma sına neden olur. Yine stres aşağılarda biraz ayrıntılı ve örnekler vererek açıklayacağım alerji, arterit, astım, diyabet, gastrit, hipertansiyon, kanser, kolit, konuşma güçlükleri ve ülser gibi çok sayıda hastalıklara zemin hazırlar ya da şiddetlendirerek; kanser, felç ve kalp rahatsızlıklarına da neden olmaktadır …. Bu nedenle kalp hastalık larına genellikle endişe, gerginlik, öfke duygularının olumsuz etkileri ile en çok etkilenen organ lardan birinin kalbimiz olabileceğini ortaya koymuştur…. Stresin inme, felce etkisinde açıklanan kasılma koşulları, oksijen ihtiyacını arttırdığı için o bölgeye giden kanın bir hayli zayıflamasına yol açmaktadır. Zamanla kan damarları daralır, tıkanır ve damar sertliği deni len durum ortaya çıkmak tadır. Tıkanma beyin veya karaciğer gibi başka organlarda da görülebil mektedir. İnme kalp krizi ve kanserden sonra ö lüme neden olma duru munda üçüncü sırada yer almaktadır. İnmenin en sık görülen şekli beyin damarlarının tıkanmasıdır. Kalp, savaş veya kaç tepkisini hazırlamak üzere yaşamsal organlarımıza daha fazla kanın pompalanmasına yol açtığı için bireylerde farkında olmadan tansiyonun artmasına yol açmaktadır.
Yaptığım araştırmalarda, bütün bedensel hastalıklar stres ve psikolojik sorunlardan, olumsuz etkilenmektedir. Özellikle yoğun ve uzun süreli st res sonucu oluşan yüksek tansiyonun, kalp krizi ve inmeyle ilişkisi bulun maktadır. Akciğerler büyük oranda üzüntü ve genelde keder oluşturan o laylardan, etkilenmektedir. Böbrekler genelde korku ve şok duyguların dan olumsuz etkilenirler. Aşırı düşünceler ve endişelendiren koşullar ve olaylar Dalağın enerjisini azaltıp, bitirmektedir. Yine aşırı düşünce, odak lanma, hafıza işlevlerinden etkilenmektedir. Karaciğeriniz kanın akışın da yardımcı olduğu için dalaktaki bir aksaklık, karaciğerinizin de çalış masını olumsuz etkileyerek, karaciğerinizle ilgili birçok sorun ve hastalı ğı ortaya çıkarır. Bu koşulların ilk belirtileri baş ağrıları ve migren ola rak ortaya çıkmaktadır. Bazen de bazı karaciğer hastalıkları ise stresin or taya çıkmasına zemin hazırlamakta ve stres yaşamamıza neden olmaktadır. …. Stresin tetiklediği Anksiyete, Panik Atak, Depresyon, Psikosomatik, Bedensel ve Ruhsal Hastalıkları aşamalı olarak tetikleyerek ortaya çıkar maktadır. Stresin yukarda belirttiğim birçok psikolojik, psikosomatik veya bedensel olan vücut yapımızdaki rahatsızlığı tetikleyerek, ortaya çıkmasına sebep olduğu için de.… Bu yaygın ve etki gücünü de dikkate alarak, ” Ça ğımızın Vebası” yakıştırmasını yapmış bulunuyorum. (Stress, Stresle Mü cadele Yolları -Çağımızın Vebası -Halil Türkmen)
Yukarıda üç yapıtımda kısa alıntılar yapılarak, olumsuz koşulların ve ya şam biçimlerinin duygu ve düşünceleri etkileyerek NORMAL OLMAYAN ve ya NORMAL DIŞI DAVRANIŞLARA yol açtığı ayrıca Normal, Olumlu ve Pozitif davranışların nasıl kazanılacağı konuları ayrıntılı olarak açıklanma ya çalışılmıştır. Bu açıklamaların ışığında NORMAL veya ONORMAL dav ranışın gelişimi ve oluşumunu bir defa daha özetlemek istiyorum. Normal dışı davranışların bazısı olağandışı nitelikler taşırken bazılarının ise in sanoğlunun yaşamı süresince karşılaştığı güç ve zorlayıcı koşullara karşı mücadele ve baş etme süreçleri sonucu geliştirildiği göz ardı edilmemeli dir. Bazı Psikolojik ve Ruhsal Yaklaşımlar anormal davranışların yol açtığı psikolojik ve ruhsal hastalıkların tamamen genetik ve kalıtsal olduğu düşün celerine bu nedenlerle katılmamakta ve geçmişten gelen yanlış bir inançtan kaynaklanabileceğini düşünmekteyim. Bazı ruhsal bozuklukların gelişimine kalıtsal-genetik faktörlerin rol oynadığı ve ne kadar etkisinin olduğu kesin likle kanıtlanamamıştır. Özellikle ebeveynlerin yanlış tutum ve davranış larının öncelikli olmak üzere, bireyin içinde yaşadığı çevresel faktörlerin ve karşılaştığı olumsuz, zorlayıcı, güç koşulların katkısının daha büyük olduğunu savunmanın gerekçesini, bu konudaki deneyimlerim bana gös terdiği için yanlı bir tutum sergilememin doğru olduğunu düşünmekte yim. Ayrıca hangi davranış türlerinin normal veya anormal, hangileri nin normalden sapma olduğu normları, her bireyin yaşadığı toplum için de belirlenmektedir. (Dini inanç, örf, adet, gelenek, görenek vb.) Bazıları na göre normal veya anormal davranışlar, toplumun belirlediği normların onaylanması ile belirlenemez. Belirli bir oranda toplum kurallarına uyulurken, kişinin kendisine yararlı ve mutlu olmasını sağlayıcı pozitif davra nışların birey açısından yararlı, (Yaşamını sürdürmede gizilgüçlerini gerçekleştirmesi ve doyum sağlaması.) bunların dışında bireye zarar veren ne gatif davranışların anormal olduğu görüşünü de bu bakış açısı ile savun maktayım. Toplumsal ve kültürel etmenlerin davranışlara etkilerinin ve ö neminin anlaşılması, kültürleri farklı kültürleri araştırmaya yöneltmiştir. Bu araştırmalar sonucu bir kültürde normal kabul edilen bir davranışın bir başka kültürde anormal bir davranış olduğu gözlendiği, araştırmalarla kanıtlandığı yadsınamaz bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Çağımızda teknoloji çağının yaşanması başta ekonomik sorunların ve emperyalizmin yayılmacı ve sömürücü düzenini bazen sıcak bazen de Soğuk (Psikolojik) Savaşlar Döneminde, Dünya Ailesinin Ataları yaşadı, gü nümüzde bizlerde yaşayıp, tanık olmaktayız. (Özellikle ABD, Rusya, Avrupa Birliği’nin Süper Güçleri ağırlıklı olarak kendileri yapınca sorun yaşanmazken, kendileri dışında ülkelerin çok düşük seviyede uygulamalarına büyük tepkiler vermektedirler.) Bireyler teknoloji, bilim, bilişim çağının baş döndürücü bir hızla değişen bu koşullarına uyum sorunlarıyla, güçlüklerle, zorluklarla, olumsuzluklarla mücadele çabası vermektedirler. Ayrıca bazı bireylerin, insanlık dışı davranışlara taciz, işkence, yoksunluk, yaralan ma, ölüm, katliam vb. insanlığın yüz karası davranışlara maruz kalması uğraması sonucu; bu bireylerde başlangıçta bırakın anormal davranışları canını kurtarmaktan bile kaçınamaz hale gelmiştir.
…………………………………………………………………………………………….
KİŞİLİĞİN PSİKOLOJİK TEMELLERİ
……………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………
Uzman Psikolog/Yazar, Halil Türkmen
NOT: Bu yapıt, Psikoloji Alanında 7 kitabından 4. yapıtıdır. Telif Hakları yazara aittir, bu nedenle izin almadan kopyalanması halinde yasal yaptırımlar uygulanır.