Çağdaş Bireysel ve Yönlendirici Eğitim Sistemi
Ülkemizdeki eğitimin son on yılında ve şu anda “ 1993,1994,1995….. yıllarında uygulanan Kredili Ders Geçme Sistemi” uygulamakta olan eğitim sistemini irdelediğimizde; on yıllık bir zaman diliminde üç değişik eğitim sisteminin uygulandığı acı gerçeği ile karşılaşmaktayız.
Benim ortaokul ve lisede öğrenci olduğum yıllara şöyle bir dönüp, anımsa maya çalışıyorum. O yıllarda “Klasik Sınıf Geçme Sistemi” uygulanıyordu. Öğrencilere göre program yerine, programlara göre öğrencilerin yetiştirilmesini esas alan; bir yapıya sahip olan bu ilkel – çağdışı eğitim sistemi . Uygulamadan kaynaklanan bir çok olumsuzluk ve sorunu beraberinde taşıyordu. Diğer deyişle çağdaş eğitim sitemlerinin gereklerinden biri olan programların öğrencilere göre düzenlenmesi ve ders programlarının ve tüm eğitim koşullarının, eğitilen öğrencilerin hizmetine sunulması gerekirken, hazırlanan programlara göre insan denilen o yüce değerin yetiştirilmesi hedefleniyordu. Bu nedenle de insan unsuru , eğitim sisteminin ve eğitim programlarının kölelerine dönüştürülmeye çalışılıyordu.
Diğer değişle metanın kölelerine, Türk çocuklarının dönüştürülmeye çalışıldığı çağ dışı bir eğitim anlayışı ülkemizde egemen idi. Bütün bu yanlışlıklar ve olumsuzluklar yetmiyormuş gibi; İlkel eğitim sistemlerinin özelliklerinden biri olan, bireylerin yalnız başarı durumlarını dikkate alan, öğrencilerin diğer bireysel ayrıcalıklarını ( İlgi, yetenek ,değerler ,kişilik,istek vb.) özelliklerini dikkate almayan; dersleri sevmese de ilgi ve ihtiyaç duymasa da yetenek ve başarı, ilgi ,istek vb. koşulları uygun olmasa da belirlenen dersleri zorunlu almaları ve bu derslerde başarılı olmaları bekleniyordu. Eğitim-öğretimin temel ilkeleri ve yöntemleri ile çelişen; eşyanın tabiatına bile aykırı olan eğitim sistemindeki yıllarca süregelen bu anlayış nedeniyle , öğrencilerin büyük bir bölümü başarılı olamıyordu. Öğrenciler, başarısız oldukları derslerden bütünleme denilen sınavlara alınıyorlardı. Bir yıl süresince bu derslerden başarılı olamayan öğrencilerin, sınav öncesinde belirli bir süre ders çalışma ile başarılı olmasının beklenmesi gibi öğretim ve mantık ilkeleri ile çelişen düzenlemelere yer veriliyordu.
Dünkü sistemde, öğrenciler için olumsuzluk yaratan en önemli sorun ise öğrencinin ilgi ve yeteneğine uygun olmayan herhangi bir ders/derslerden başarısız olması halinde sınıfta kalmasıydı. (Bu günkü gibi) Bu durumdaki öğrencilere sınıf tekrarı yaptırılıyordu. Yine başarılı olmamaları halinde örgün eğitim dışına atılıyorlardı.
Eğitim teorisyenleri ve akademisyenler ve sözüm onlara ! Ülkemizin deneyimli uzman eğitimcileri olarak belirlenip, seçilen bu üst düzeydeki eğitim ordusunun kurmay heyeti: MEB. Talim Terbiye Kurulu ve Ana Hizmet Birimleri, Danışma Denetim Birimleri, Yardımcı Hizmet Birimleri vb. Milli Eğitim Bakanlığı’nın Merkez Teşkilatını oluşturan; Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitimde sayılır derecede söz sahibi olan kişiler, kurum ve kuruluş temsilcileri ; kısa sürede ve her zaman uyguladıkları kolaycı , akıldışı, teoriye uyan uygulamada yeri olmayan ve kendi çıkarlarına uygun ama ülke çıkarları ile bağdaşmayan, alışılmış yöntemlerle masa başında bu soruna bir çare bulmakta gecikmediler. Eğitimdeki sihirli reçete, uygulaması başlatıldı.