YAŞAMIMIZI UZATMANIN SIRLARI

                                                                                          Ön Söz

   Yaşamımızı Zehir Eden İzleri Temizlemek adlı yapıtımın devamı niteliğinde olan bu yapıtın, çeşitli bölümlerinde bazı konuların bütünlüğünün bozulmaması ve okuyucularımca daha iyi anlaşılması için sayfa numaraları koyu renkte belirtilerek ve mümkün olduğunca çok kısa alıntılara yer verilmiştir. Ayrıca konu ile ilgili bazı önemli tümce ve paragraflar, okuyucularımın dikkatlerini çekmek amacı ile koyu renkte belirtilmeye çalışılmıştır.

     Bu yapıtta, İnsan Oğlunun yaşamı süresince olumlu koşullar kadar olumsuz koşullarla karşılaşmasının ve yaşantılar yaşaması her durumda olası olduğundan yola çıkılarak… Olumsuz, zor, güç, çetin ve negatif özelliğe sahip olan koşullara karşı psikolojik yapınız ve kişisel bütünlüğünüz zarar görmeden; nasıl mücadele verip, başa çıkabileceğiniz; olumsuz koşulları, olumluya çevirebileceğiniz; negatifleri, pozitif yapabileceğiniz; zarar verme olasılığı olanları, yararlı ya dönüştüreceğiniz; sağlıksız olanı, sağlıklı olan kanallara aktara bileceğiniz… Kısacası aleyhinize olacak gelişmeleri ve yaşam koşul larını lehinize dönüştürmenizin yolları ve yöntemleri ile ilgili güçlerinizi ve becerilerinizi ortaya çıkarmak; yeni beceriler ve pozitif kazanımlarla sağlıklı ve mutlu bir yaşam biçimine kavuşmanıza katkı sağlayarak; uzun bir ömür yaşamanıza vesile olacak bazı bilgiler ve ipuçları verilmeye çaba gösterilmiştir.

  İnsanın yaşamını elinden alan, yıllarını çalan; yaşamını çekilmez ederek, bu gününü yaşanmaz etmekle yetinmeyip her gününü ve geleceğini zehir ve yaşanmaz eden koşulların… Yaşandığı anda geli şen olaylardan çok geçmişte yaşadığı benzeri veya iz bırakan olay ların etkilerinin, izdüşümlerinin, yansımalarının düşüncelerde yeni den canlanarak abartılması ile gerçekleşeceğinin bilincine varınız. Bu negatif koşullar, o kadar korkunç bir etkiye sahiplerdir ki, yalnız bu gününüzü karartmakla kalmayıp, yarınınızı, hatta geleceğinizi eli nizden alarak, yaşamdan zevk alarak, yaşama tutunma sebebinizi yok ederek, ömrünüzü kısaltan koşulları oluştururlar. Bu koşulların oluşumu aniden ve bir anda gerçekleşmez. Her bireyin sorunlarının gücü ve bireyin dayanıklılık derecesi ile bağlantılı olarak, defalarca düşüncelerinde yer almakla kalmayıp, geçmişin ve bilinçaltının hay vani, ilkel yönünce beslenerek daha da güçlenirler. Ayrıca içinizde ki çocuğun doymak bilmeyen istek, arzu ve beklentilerinin etkisi ile O’nun esiri olmanıza yol açacak koşulları oluşturacaklarını, aklınızdan çıkarmayınız. Sakın, bu küçük çocuğun geçmişin karanlı ğından güç alan ve bilinçaltna altına atılan doymak bilmeyen istem lerini küçümseyerek yok sayma yanılgısına düşmeyiniz. Özellikle doyumsuz ve güçlü oldukları kadar, negatif özellikleri bünyesinde barındıran bu koşullar size acı vermekten, ıstırap çektirmekten, korkular, sıkıntılar ve üzüntüler yaşatmaktan; diğer bir değişle negatif enerji yüküne sahip zehrini içinize akıtmaktan, size hasta lık, dert olarak geri dönmekten başka bir katkı sağlamayacağının bilincinde olunuz ve aklınızdan çıkarmayınız…  

     Geçmiş yaşamınızın ve özellikle çocukluğunuzun birinci kritik döneminde ve ergenlik denilen ikinci kritik dönemlerde yasaklanmış, kötü görülmüş, yanlış bulunmuş, toplumca engellenerek, gerçekleştirilmesine izin verilmemiş, yasaklanmış; bütün bu nedenlerle baskı altına alınmış, süreç içinde istenmeden üzeri küllenmiş ancak en küçük bir kıvılcımla yeniden ortaya çıkarak, kor alevin, büyük ateşe ve yangına sebep olacak derecedeki negatif içerikli ve olumsuz duy gulardan oluşup, güç almasına neden olabileceği hiçbir koşulda göz ardı edilmemelidir. Geçmişinizin karanlığındaki bu negatif duygular dan kaynaklanan gerçekleşmemiş hayallerinizin, yaşamsal anılarınızın, deneyimleriin engellenerek baskı altına alınmış ve unutulmuş sanılması, aslında büyük bir yanılgınız olacaktır.  Bu yanılgı, aslın da doyuma ulaşmamış ve çözümlenmemiş istek, arzulardan kaynaklı anı, hayallerinizin bileşkesinin bilinçaltına atılarak, unutulmuş gibi görülseler de, aslında unutmak isteseniz de bir türlü unutulmayan ve aslında buzdağının

görülen yüzündeki küçük bir bölümünü oluşturur lar. Asıl büyük tehlike, buzdağının büyük bölümünü oluşturmakla kalmayan ve sürekli sizi baskı altında bırakarak rahatsız etmeye de vam eden ve geçmişinizden güç alarak iz bırakan isteklerin, arzula rın, hayallerin oluşturduğu duyguların; mevcut ortamlar ve koşullar olgunlaştığında, düşüncelerde yer alması ile geliştirilen ve kor aleve dönüşen negatif yüklerle ve yakıcı ateşle beslenmekle yetinmeyip davranışlara dönüşerek, kendinize ve çevrenize zararlar vermesi olacaktır.

     Buzdağının altındaki görülmeyen bölüm, ilkel benliğinizin hayvansal dürtülerinden güç alan, sizi aşarak, istemeseniz de elinizde olmayan bir güçle sizi egemenliği altına alarak,  istediğince yönlendirmekle kalmayıp, yöneterek ve eyleme geçmenize yol açarlar.    Bu yönü ile negatif, kötü ve zarar verici oldukları kadar, istenmeyen, toplumca onaylanmayan, davranışlar yapmaya sürükleyen kötü tohumlardan beslenirler. Genelde akıl ve mantık kurallarını çiğne yen, kontrolü tamamen ele alan ego gücünüzün içsel süreçlerin den güç alırlar. Egonuzun tatminsiz ve bilinçsiz olduğu kadar ger çek dışı özelliğe sahip olması nedeniyle kuruntu, kuşku, vesvese gibi negatif duyguların, hayal gücünüzle beslenmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu ego gücü insanların veya canlıların yaptığı hataların bir nedeni veya sebebi olabileceğini düşünme, affetme, bağışlama ve hoşgörü, sorgulama, uzlaşma, yüzleşme gibi insani pozitif duy guları karşılamaktan yoksun olan hayvani bir özelliğe sahip oldu ğu kadar, karşı konulamaz bir işleyişe sahiptirler… 

 Buzdağının altındaki bu bölüm, bilinçaltına atılan yaşanmak istenip de yaşanamamış ve özlem duyulan duyguların, düşüncelerin, davra nışların ve bunlardan kaynaklanan sorunların birikimi, yoğunluğu ve şiddeti oranında yapılmak istenenlerle ilintili olan duyguların ifa de edilme istemine, karşı konulamaz ve engellenemez bir güç ve di rençle yüklenmişlerdir. Bilinçaltının gösterdiği bu direnç kırılmadı ğı zaman sorunlar çözümsüz kalır. Uygun koşulların bir türlü oluş maması, oluşan istek ve duyguların özgürce ifade edilmesine zemin hazırlayan koşulların güçlü olmaması gibi bilinçaltının direncini art tırıcı koşulları oluştururlar. Tüm bu negatif koşulları, olumluya ve ya pozitife çeviremediğiniz her koşulda, ortamda gerekli huzur, ra hatlık oluşmayacak ve bunların sonucu mutlu olma, yaşama sıkı sıkı ya sarılma ve yaşama sevinci oluşma olasılığı ortadan kalkacaktır.

Ancak gerekli direncin kırılması, insani yeti, beceriniz ve sağlıklı ki şilik özelliğiniz sayesinde gerçekleşecektir. İnsani duyguların dışa vurumu ile ivme kazanan ve geliştirilen pozitif koşullar gerekli boşa lımın sağlanmasına, aynı zamanda yaşanan sıkıntı ve gerginliğin ye rini gevşeme ve rahatlamaya bırakacaktır. Huzursuzluk yerini huzur bulmaya; üzüntülerin sevince dönüşmeye; matem, yas yerini yeniden bir başlangıç yapmaya, intihar etme, ölüm düşüncesi yerini yaşamı tercihe, kısaca yaşanan tüm olumsuz ya da, negatif duygu ve düşün celer, olumlu ve pozitife dönüşümü insani bir yapıya kavuştuğunda sağlıklı ve uzun yaşamın sırlarına erişilmiş olunacaktır. Tüm bu ne denlerle dünyadaki kavgaların,  acıların, şiddettin, savaşların, insanlık onurunun çiğnenerek, hiçe sayılarak işlenen cinayet lerin, katliamların, taciz olaylarının, terörün ve tüm insanlık suçu veya ayıbı sayılanher türlü ŞİDDET Hareketlerinin ar kasında ÖFKE, KİN, NEFRET, İNTİKAM, ÖÇ ALMA vb. duyguların tohumlarının atıldığı ve insana yakışmayan NE GATİF DUYGULAR VE DÜŞÜNCELERİN egemenliğinin yattığı, gerçekliği unutulmamalıdır…

   Uzun süreli yaşanan acı, elem, ıstırap, keder, korku, tasa, üzüntü vb. aykırı olduğu kadar karmaşık yapıya sahip duyguların beslenme sinden güç alarak geliştirilen negatif düşüncelerin güç kazanmasına ve yoğunlaşmasına neden olurlar. Bireyin algılanan istekleri, beklen tileri, gereksinimleri, geçmiş yaşantıları, hayalleri, umutları, toplum sal ve kültürel etkilerin eşlik etmesi ile düşünceler yolu ile zihin sü reçlerince işlenir ve anlamlı hale getirilir. Oluşan bu koşullar duygu lara yol açar, duyguların yön kazandırması ile davranışta bulunu lur. Bilişsel uyaranları algılayan ve anlam kazandıran düşünceler dir. Düşünce boyutu, yaşanan olayın algılanması sonrası yaşanan içsel olayların bilişsel süreçler yolu ile dış dünyasını içselleştirmesi davranışlarla sonuçlanır. Davranışsal boyutu, herkesin gözleyebile ceği olgularla ilişkili olan ve nesnel olaylarla uyarana tepki verme yi yani davranışları oluşturan boyutudur. Bir diğer boyut bireyin öz nel boyutunu oluşturan, her bireyin bireysel özelliklerini, güçlü, za yıf yönleri ve donanımlarına uygun faklı bireysel yönünü oluşturur.

    BU BOYUT HER BİREYE HAS VE KİŞİYE ÖZELDİR.

   İnsani özellikler ve yaşama pozitif bakış tüm zorlukların, güçlükle rin, sorunların üstesinden gelme becerisi kazanarak tatmin olmayı, doyuma ulaşmayı, yaşama sıkı sıkıya tutunmayı ve bağlanmayı içe ren. Geniş kapsamlı istek, ihtiyaç, beklenti, gereksinimlerden oluşan hayaller ve umutlardan beslenir; güç alır ve insanın kişilik gelişimi nin temel mihenk ve yapı taşlarını oluştururlar. Evrendeki ve dün yadaki tüm iyi ve yararlı şeylerin gelişimi, oluşumu sevgi duygusu na bağlıdır, sevginin eşsiz kaynağı yaşama sonsuz bir enerji kata cak ve yaşama nefes, can olacak mutluluktur. Pozitif düşüncenin sön mez ışığı bu iki etkili pozitif duygu insana has olan, güç veren en te mel bir gereksinimdir. Sevmek doğayı ve insanları birbirine yak laştıran, aralarında mutluluk bağı oluşturarak birleştiren ve bütünleştiren, üretken olmaya yönelten pozitif gelişmelere ışık tutan, yol gösteren, yaşama neşe katan tek duygudur.      İnsani özellikler taşıyan, en önemli duyguların başında gelen sevgi duygusunun bedeli, ancak insani, olumlu bakış açısı ve pozitif dü şünceyle ürününü mutluluk olarak bireye geri dönüt olarak verecek tir. Diğer bir değişle mutluluğa giden yolda mutluğu elde etmenin bedeli insancıl özelliklerden ve pozitif düşünceler doğrultusunda olumlu bakış açısı ile desteklenmiş olumlu düşüncelerden geçmek tedir. Pozitif ve insani davranışlarda bulunmak pozitif bakışla müm kün ve esas olmaktadır. Olumlu koşullarda yaşamın kaynağı olan pozitif düşüncelerin geliştirilmesine, geliştirilen pozitif düşünceler doğrultusunda çevrece, toplumca istenen, beklenen, olumlu karşıla nan, onay gören, kabullenilen ve şimdi içinde bulunduğunuz an ve yaşanan durumla ilişkili pozitif içeriğe sahip düşüncelerle beslenir ler. Azı yetersiz ve zararlı olan, çoğu yarar getiren pozitif içerikli düşünceler, bireylerin olumlu davranışta, eylemde ve girişimlerde bulunmasına katkılar sağlarlar.

   Karanlıktan aydınlığa çıkmanıza yardımcı olacak eşsiz ve tek umut ışığı ancak sevgi ve aşk duygusunda yer alır.

    Negatif duygular ise etkileri gereği, kendine bu duyguları yaşata na hırslanarak, ona acı çektirerek, cezalandırmak ve üzmek amacına, hedefine ve esasına dayalı hisler ve duygular, düşüncelerle besle nir. Bu koşullar geçmişe ilişkin anılarınız, deneyimleriniz, pişmanlıklarınız, özlemlerinizle geçmişinizden güç alırlar. Siz dün geçmişte kalmıştır ve dünü geriye döndürmek mümkün değildir, diyemediğiniz ve dün ile uğraşmaktan, onun etkisinde kalmaktan vazgeçemediğiniz ve dünün etkilerine kapılmadan şimdiyi, bugünü doyasıya yaşamak istemediğiniz için güç kazanırlar.  Bu gücü azaltmak, direncini kırmak için özellikle ekonomik güçlükler ayak bağı olduğu koşullar da devamlı sizden daha zor ve kötü koşullarda olanları düşünerek ne pahasına olursa olsun küçük şeylerle bile yetinilerek; bu koşullar da bile mutsuzluğu mutluluğa dönüştürmek yalnız sizin elinizdedir.

Ayrıca her gelişen negatif davranış en az iki kişi arasında gelişmektedir. O anın duygusal yükünün etkisi ile davranıştan az veya çok kendisinin payının olacağı düşüncesi sürekli olarak baskı altına alınarak,  gerçekçi ve akılcı düşüncelerin geliştirilmesi önlenir veya at lanır. Bu duygularının esiri olan kişilere has geliştirilen düşünce bi çimi hatalı ve hatalı olduğu kadar normalden sapıcı, üstelik insani özelliklerle bağdaşmayan düşünce hatalarıdır. Bir an derinliğine geçmişe doğru bir geziye çıkıldığında ve neden bu davranış bana karşı yapılıyor diye eleştiri kadar, öz eleştiri geliştirip, kendinizi aynı duyguyu yaşayan kişinin yerine koymanız (Empati) insanlara daha insancıl ve pozitif yaklaşmanıza katkılar sağlayacaktır.

   İnsan için büyük değer olan kavrama, anlama, empati duyma gibi yalnız insana has olan erdem davranışları dikkate alıcı en küçük bir özelliği barındırmayan ilkel benlik. Tamamen egonun kontrol ede mediği ve içgüdülerin emrinde olan hayvani, hayvani olduğu kadar vahşi, gaddar, acımasız, şeytani düşüncelerin tutsağı olmuş duygulardan beslenir ve güç alır. İnsanı insan bile denilemeyecek varlığa dönüştüren, canavarlaştıran, duygular ve duyguların düşüncelere, düşüncelerin davranışa yönlendirdiği bu ilkel ve hayvani yönü tarafından yönetilmekte olduğunu unutmamalısınız.

    Ancak, ilkel benliği kontrol altına almak gücüne sahip ev rendeki bilinen tek varlık insandır, yani insani özelliklerdir.  

   Negatif duygularınızı yansıttığınız kişi veya kişilerle yüzleşmeden kaçınmanız ve uzak durmanız halinde intikam, kin, nefret öç al ma gibi karmaşık duyguların etkisinin artarak güç kazandığı o randa, genelleştirildiği ve yargısal Bakış Açısı geliştirildiği. Bazen de baskı altına alınarak, bilinçaltına atılması halinde, koşullar olu şunca normalden sapıcı ifade biçimleri yüklenerek daha etkin ve şiddetli hale getirilmekten başka bir işe yaramadıkları gibi yanlış, nega tif oldukları kadar insanlık dışı davranışlarda bulunmanıza katkı su narlar. İnsanı hayvanlaştıracak bu türden kötü tohumlar üretecek ne gatif duygu ve düşünceler geliştirmek yerine yolu ve ışığı sevgi olan ve mutluluğa, özgürlüğe, barışa, kardeşliğe giden yolun ancak pozi tif veya olumlu duygular oranında gelişeceği ve insanı karanlıktan aydınlığa çıkaracağı unutulmamalıdır. Güneşin batacağına inandı ğınız kadar, güneşin doğacağına da inanmalısınız. Yaşamınız süre since pozitif koşullar kadar negatif koşullarında yaşanma olasılığı vardır. Bu zıtlık normal karşılanmalı, korkulmamalıdır.  

  Önemli olan negatif koşullarda bile pozitif ve iyimser düşünerek, her sorunun bir çözümü olduğuna inanarak, çözümler üretmek, sorunu çözmek için çaba göstermek gerekmektedir. Bütün çabalarınıza rağmen sorun çözümsüz kalıyorsa, belki elinizden geleni yapmamış olabilirsiniz. Ancak elinizden gelen tüm olanakları kullandığınıza inanıyorsanız, buna rağmen sorun çözümsüz kalmışsa; sorunu akıllıca ileriye, uygun bir zamana erteleyebilirsiniz.

    Yaşamınızda mümkün olduğunca bu düşünce ve davranış hatalarının yapılmaması, yer verilmemesi için farkına varılarak, kontrol altına alınması ve lehiniz yönetilmesi için gerekli çabayı gösterme niz önem kazanmaktadır. Pozitif Düşünme insanın potansiyel güçlerini kullanabilme becerisini oluştururlar. Bu nedenle önemsenmesi gereken şey insanın mevcut olan potansiyel güçlerini yapıcı, yararlı ve olumlu düşünebilme becerilerini kazanıp, kullanması olmalıdır. Bu becerileri doğrultusunda sağlıklı kişilik özelliklerini kazandıkça, zorluklarla, güçlüklerle, olumsuz veya negatif koşullarla mücadele ederek, denetim altına alarak olumlu ve pozitife çevirmeniz. Negatifi yenme gücüne sahip olmanızı kolaylaştırmakla kalmayıp, dilediğiniz ce kontrol etme yetisine de sahip olmakla eşdeğer pozitif bir özellik tir. Bu yönü ile insanın tüm yaşamı aslında bir mücadeledir.  

     Bu mücadele bazen düz veya engebeli bazen de inişli veya çıkışlı bir süreçtir. İnişler, zorluklar ve güçlüklerle mücadele etmeden, ça ba göstermeden; yılgınlığa düşmek, yenilgiyi başlangıçta kabullenmektir. İkili ilişkilerde her olumsuz, uzlaşılmaz ve sorun yaratan koşullarda; taraflar bir araya gelip, yüzleşerek; yıkıcı değil yapıcı eleştiri ve öz eleştiri mekanizması işletilmelidir.  Diğer bir değişle Sağlıklı Bir Birey, yeri geldiğinde geçmişi ile yüzleşmesini bilen, geçmişinden kaynaklanan olumsuzlukları çözmesini bilen, geçmişinin kölesi, tutsağı olmasına izin vermeyen bireydir. Empati, uzlaşma çaba ve yöntemlerinin mutlaka işlerlik kazandırılmasında ve denenmesinde yarar vardır. Bu koşullarda, belki taraflar arasında karan lıkta kalmış ve görülmez duruma dönüşmüş duygusal bazı olayların, gerçeklerin, gün yüzüne çıkarak görülmesine katkı sağlayacak koşullar oluşturabilecektir. Yaşam devam ettiğine göre geçmişte yaşananları geride bırakıp, bu günümüzü ve yarınımızı elimizden almasına izin vermemeliyiz.

   Olumsuz duygulardan dersler çıkararak sevgiye, huzura, mutluluğa giden yaşam kervanına sıkı sıkı sarılarak; geçmişinizi anı ola rak geçmişte bırakıp, yeni gerçekleşebilecek hayallere ve umutlara emin adımlarla, gerçekçi, sağlıklı olarak ilerlemek ömrümüzü uza tarak uzun yaşam becerileri kazanmamıza katkılar sağlayacaktır.

    Yaşama pozitif gözle bakıp, yaklaşıp, pozitif düşünceler geliştirildiği koşullarda gerçekdışı, akılcı olmayan ve mantıkdışı mesajları değiştirmenizle kalmayacak. Akılcı ve mantıklı olmayanlara da katlanabilecek ve fazla rahatsızlık duymayacaksınızdır. Hoşgörüyle ve pozitif yaklaşımlarla olumlu duyguların yaşanmasına katkı sağladığınız oranda, benzer ortamlarda ve koşullarda doyasıya huzurlu ve mutlu olmanız; pozitif koşullarla ilintili sağlıklı koşullar, yaşam biçi mine dönüşmüş olacaktır. Ancak her olumsuz duyguyu olumluya çevirmek için farkında olunduğu kadar, kontrol ve denetim altına alınması gerekir. Yaşananlar belirli bir süre yaşandıktan sonra, yaşanmış her duygu gibi geride ve geçmişte kalacağı unutulmadan, anı olarak kalmasında; çabalarınıza rağmen değişmez olanların da geçmişe gömülmelerinde yarar vardır. Aksi takdirde geçmişinizin kölesi olmakla kalmaz, psikolojik sorunlar yaşamanız ve ruh sağlığınızın bozulması kaçınılmaz olacaktır. Yaşanan her olumsuz veya negatif duygunun geliştirilerek ortaya çıkan düşünceler, bireylere deneyimler kazandırır. Bu deneyimlerin ışığında benzeri duygular yaşandığında kabul etmeniz, tanımanız, kontrol etmeniz, mücadele ederek denetim altına almanız kolaylaşacağı için sonuçta, sağlıklı ve olumlu kişilik özelliklerinin kazanılmasına katkı sağlayıcı, bireye direnç ve dayanıklılık kazandırıcı yeni deneyimler oluşur. Geçmişte bedelleri ödenmiş olaylar, durumlar, koşullar için tekrar daha ağır bedeller ödememek için hesaplaşarak, yüzleşerek, kontrol altına alıp, lehinize, gerçekçi, akılcı olana yönetecek güç yalnız insana yani size mahsustur. Negatifi pozitif yapıcı her girişim ve adımda, yapacağınız değişiklik, düzenleme ve temizleme işlevi; yeni ve daha temiz yaşama karşı atılmış bir adım ve yeni başlangıçlar olacaktır.

    Yaşam yok oluş ve yeniden yenilenme sonucu varoluş tan oluşan sonsuz ve süreklilik arz eden bir döngüdür.

     Aynı durumu toplumlara ve ülkelere genellemek mümkündür. Ülkeler ve toplumlar geçmişlerini, uzak ve yakın geçmiş tarihleri ile yüzleşmeden, ortaya çıkan olumsuz koşulları düzenlemeden, olumluya insanlık ve toplum yararına koşullar ve düzenlemeler yapmadan karanlık aydınlığa çıkamadıkları gibi belki geçici bir süre demokrasiyle yönetilseler de; sürekli kapıları dikta yönetimlere ve bu yönetimlerin getireceği karanlığa açık olacağı unutulmamalıdır. Özellikle Dinler Tarihinde sayısız örnekleri bulunan, geçmişin karanlığından kurtuluşun tek yolu, geçmişten dersler çıkarmasını bilmek, olumlu, pozitif ve insan hak ve özgürlüklerine, demokrasiye dayanan yönetim şekillerinden bırakın vaz geçmeyi, aklımızdan çıkarmayarak; asla tavizler vermemek gerektiğinin farkında ve bilincinde olmaktır.

   Sonuç olarak bu yapıtta yaşamın ağır koşulları altında ezilmeye rek, direnerek, mücadele ederek sorunun bir parçası olmayan, yaşa yacağı sorunların farkına vararak, tanıyarak, kontrol ve denetim altına alarak, yaşama pozitif ve insancıl yaklaşarak, sorun çözücü ve çö züm odaklı bilimsel yaklaşımlar sergileyen, alternatif çözüm yolları üretebilmenin koşulları anlatılmaya çalışılmıştır. İnsanın kazanılan pozitif özellikler ışığında, ürettiği alternatif çözüm yollarının, kendi ne ve başkalarına zarar vermeyen en olumlu ve insancıl çözüm yol larına dönüşümü için gerekli çabayı göstererek, yönetebilme beceri lerinin nasıl kazanabileceğinin sırları, ilkeleri ve yöntemleri ele alın maktadır. İnsan olmanın gerekliliği, sevgi, saygı,  güven, özgüven,  paylaşım, özveri gibi insana has olumlu veya pozitif duygu, düşünce, davranış ve becerilerini geliştirmek; süreç içinde alışkanlıklara ve yaşam biçimine dönüştürmekle olası olmaktadır.

   Bu koşullarda gününüzün her anınızın önemini değerini bilerek,  gönül gözünüzü açarak, her şeye sevgiyle yaklaşarak, içten davra narak, istediğinizce gönlünüzce doyasıya, dolu, dolu yaşadığınız her koşulda; çözülemeyecek sorun olmayacağı gibi genç, dinç, sağ lıklı, mutlu birey olmanın sırlarını da keşfetmiş olacaksınız.  

   Bu yapıt 2000 yıllarında yazılmaya başlanmasına rağmen bazı bi limsel araştırmalarımı ağırlıklı olarak 2012 yılında tamamladığım için bu tarihten sonra bazı eklemeler yapılması ihtiyacını duydum ve 2015 basıma hazır olacak biçimde tamamladım. Basımının 2016 yılı başlarında çeşitli nedenlerle yapılamaması kitap açısından hayırlı ancak ülkemiz açısından çok büyük bedeller ödenen demokrasi ve insanlık dışı tasvip edilmeyecek bir olayın, yani Ülkemizde Askeri Darbe Kalkışmasının 15 Temmuzda yaşanmasına vesile olmuştur. Hükümetler beğenilmeyebilir, demokrasilerde beğenmeyenlerin ço ğunluk oluşturması, seçimle değişikliği getirir.  Söz konusu ülke miz ve ülke çıkarları olduğunda sen ben değil, biz… Diyerek ayrılıkları, farklılıkları bir tarafa bırakarak, ülkemizin de mokratik yönetimi için BİRLİK OLMAK, BİRLİKTE TEK VÜCUT OLMAK ülkemiz ve geleceğimiz için tek zorunluluk olmaktadır.                                                    

     Yıllarca devlet içinde ki bu sinsi yapılanmaya ve tehlikeye yaz dığım makalelerde ve sürekli dikkat çekmekle kalmadım.  Geleceğin Eğitimi Adlı Web Sitemde yayımlanan ,” Çağdaş, Bireysel ve Yön lendirici Eğitim Dizgeci-2003 “yapıtımda bu konuda açıklamalar yaptım ve uyarılarda bulundum.( Yayım tarihinden itibaren bu site de düzenleme ve ekleme yapılamadığından hiçbir değişiklik yapıl mamıştır.)  Bu uyarıların yer aldığı bölümden kısa alıntıları, kita bımın çeşitli bölümlerinde yeri geldikçe açıklayıp, bilgilendirme yapmayı gerçeklerin açığa çıkması ve ileride siz okuyucularım tarafından objektif tahlliler ve değerlendirmelerde bulunulması için aşağıda olduğu gibi eklemeyi görev bildim.

   Devlet içinde yapılanmaya 1980 öncesi kıvılcımla başlayan, 12 Ey lül Askeri Darbesi ve sonrası palazlanıp, ateşi yakılan. Zaman geç tikçe tehlikeli boyutlara erişen hükümetlerin sorumluluğu büyüktür. Darbe öncesi yani geçmişte ülkemizde yaşanan sağ, sol çatışma larına alternatif olarak getirilen ABD güdümlü darbe ve sonrası hü kümetlerce ilk ateşi yakılmıştır. Özellikle sol  (Sosyal Demokrat; Sosyalist, Devrimci) ve sağ (Demokrat, Milliyetçi, Ülkücü, Liberal) ve Atatürkçü görüşler sindirilerek; alternatif olarak muhafazakar ve dinci görüşlerin egemenliği ve iktidar olmaları gündeme taşınmıştır. Arap ülkeleri gibi dine dayalı dikta yönetimlerin iktidarda olmaları ABD Emperyalizminin siyasetlerine ve çıkarlarına uygun görül düğü için ülkemizde benzeri yapılanmanın alt yapısını oluşturan dini tarikatlar ve yapılanmalar ABD’ce desteklenmiş ve gelişmeleri ne göz yumulmuştur.  Bu İktidarlar bununla da yetinilmeyerek, Cumhuriyet öncesi var olan dini vakıflar, dernekler, kurum, ku ruluşlar, tarikatlar, yandaş dini gruplar Cumhuriyet’le Vakıf lar Genel Müdürlüğüne devredilmesine, dini tarikatların kapatılmasına rağmen özellikle

AKP İktidar dönemlerin de bilinçli ya da bilinçsiz olarak Fetö Tarikatı mensuplarına ya da bu tarikata hizmet eden dini örgüt, kurum, kuruluş ve kişilere peş keş çekilmiştir. Daha da ileri gidilerek Cumhuriyet İdaresi ile ortadan kalkan bu dernekler, vakıflar, kurum, kuruluşların ay nı isimle yeniden yapılandıklarında, Vakıflar Genel Müdürlü ğündeki Cumhuriyet öncesi tüm mal varlıkları yeniden ortaya çıkan bu kuruluşlara bağlanıyor. Bu şekilde hazine, devlet mal ları dini ve Fetöcü, AKP Hükümetinin ve yerel yönetimlerin eliyle yandaşlarca yağmalanıyor. Tarihi yerler amaçları dışın da kullanılıyor ve kira yolu ile paralar kazanılmanın yolu açılı yor. (Sarmal- Murat Ağırel)

   Bu yapıttan kısaca yaptığım alıntı, ayrıca Sayıştay Raporlarında da yer alan bu hususları tarihe not düşürmek için kısaca dile getir dim. Düşünün Cumhuriyet’e ve Atatürk’ e düşmanlıklarının nedeni, Osmanlı Dönemindeki mal varlıkları ve arazileri yasal zemine çek mekle yetinmeyip daha farklı şeyleri ve düzenlemeleri serbestçe yapmak için Padişahlık Dönemindeki gibi tüm yetkilere bir kişinin söz sahibi olması ile gerçekleştirilmesinin kolay olacağı bir sistem gerekiyordu. Kısaca ülkenin tamamında yağma düzeninini yandaş lara ve dini kuruluşlara aktarma amaçlarını yasal zeminlere çekme çabalarından kaynaklı yeni bir sisteme geçiş planlandı. Ülkemizin geleceği açısından asıl endişem ve korkum şudur ki… Gelecekte, ileri tarih ve süreçlerde bu yapılanmalar, belirli bir kesim için yapı lacak düzenlemeler daha ileri boyutlara taşınarak, bu dini yapılan malar daha büyük bir paylaşım ve yağma düzeninden elde edecek leri müt hiş parasal kaynak ve zenginliklerle, geçmişe yönelik düzen kurma özlemlerini ve Büyük Orta Doğu Projesi gerçekleştirirek, yeni bir dünya düzeninin kurucuları olarak yani yıkılmaz bir güce erişmeleri ülkemiz açısından ülkemizin geleceği açısından oldukça karanlık, bir dizi iç çatışmalara zemin hazırlayarak, ülkemizin zayıflamasına ve bu tarikatların korkutucu ve ürkütücü emellerini gerçekleştirmelerine zemin hazırlayacaktır. Dini inanç bakımından İslam Ülkesi olmamız nedeniyle geniş halk kesimlerince karşı çıkıla mayacağı düşünülerek benimsenen ve kullanılan dincilik ve dinimi zin sömürülerek, yandaşlarca içten içe devletin kurumlarını ele ge çiren ve sayıları umulduğundan çok fazla artan dini örgütsel yapı lanmalardan bahsederek konuyu bağlamak istiyorum.

    1980 sonrası hükümetlerce tehlikesiz görülen ve ilk ateşi yakılan, AKP Hükümetleri döneminde palazlanıp, büyüyen bu dini dernek, kurum, kuruluş ve tarikatlar… Ancak ülkemizi gelecekte uygun koşul lar olgunlaştığında ne gibi tehlikelerin beklediğini aynı yapıtımda ve makalelerimde sürekli vurguladım. Benim gibi yüzlerce yazar, bilim adamı bu tehlikeli yapılanmayı vurgulayarak makalelerinde ve kitap larında konu edinmişlerdir. Ancak benim gibi onlarca aydının, yıllar dır yaptığı uyarıların boşa olmadığı: son kalkışma ile bir kez daha gerçeklerin su yüzüne çıkmasına; halk kesimlerince ve iktidar sahip lerince öneminin anlaşılmasına vesile olmuştur.        

 Ancak dikkat edilmesi gereken bu kalkışma ile deşifre olan ve buz dağının görünen yüzündeki bu dini örgüt mensuplarının göz altına alınmaları tehlikeyi asla bitirmemiştir. Önemli olan buzdağının ya da yerin altındaki görülmeyen yurt dışı ve yurt içindeki yönetici ve siyasi kadrolarının emperyalist bağlantı larını oluşturacak boyutlarının tahmin edilmesine rağmen gözardı edilmesi bu olaydan da dersler almayarak; tarikat yapılanmalarının denetimsiz artışı zaifiyeti ve aymazlığına düşülmesi ve prim verilmesi gafleti olacaktır. Dün bu insan lık dışı kalkışmayı yapan FETO TARİKATININ mensupla rının, yarın benzeri olan MENZO ve birçok tarikatların bir leşerek aynı oyunu sahnelemeye girişmeyeceğini kim garanti edebilir. Ayrıca bu olay bahane edilerek herhangi bir delil ve bel ge olmadan, Şanlı Ordumuz başta olmak üzere devlet içindeki ku rumlardan Vatansever, milliyetçi, Atatürkçü unsurların FETO CU itirafçılarca gerçeğe dayanmayan düzmece senaryo ile verdikleri ifadelere ve iftiralara dayanan ve tamamen varsayım lara dayalı öngörülerle, delilsiz, belgesiz görevden alınmalarının ve mağdur edilmelerinin gerçekleşmesinin yolu açılabilecektir. AYDINLARA, DEMOKRASİ YANLILARINA, DEMOKRA SİNİN YILMAZ BEKÇİLERİNE karşı yapılan bu uygulama ların, Ülkeye değil, ABD Emperyalizmine hizmet edeceği ve ülkemizi karanlığa, ortaçağ’a götüreceği; unutulmamalıdır.

   Kesinlikle mevcut iktidarca atılan bu adımların bilinçli olduğu na, kendine ileride karşı çıkacak, muhalif olacakları ortadan kal dırmaya yönelik girişimler olduğundan hiç bir kuşkum yoktur.

 Asıl yapılması gereken bu insanlık dışı kalkışmaya sebep olan Tari katla ilgili geçmişte yapılan hataların telafi edilerek, ders çıkarılma sı ve diğer tarikatların sıkı bir denetime alınması olmalıydı. Asıl önemlisi de her meslekten Fetocu olarak tutuklananlar bulunurken, şayet bu kalkışma bir senaryo değilse; Darbe gerçekleşmiş olsaydı, oluşturulacak yeni hükümetin başkanı, başbakanı, bakanları da mut laka olacaktı. Yeni Hükümet yapısının, yani siyasi ayağının araştırıl maması sürece bu kalkışmay, gizli bir elin desteklemediğini halk kesimlerine inandırması da zor olacaktır. Ancak bunu halka unuttur mak için milleti aşsız, işsiz bırakara ve algı operasyonları düzenle yerek, sürekli meşgul etme ve korkutarak sindirme politikaları ve çabalarını yaşamamız olası olacaktır. Bu nedenle İktidar değişimi oluncaya kadar, bu yapılanlar sürekli muamma ve iktidar sahipleri nin yaptıkları yasal olmayan veya yasal hale getirilen uygulamaları yanlarına kar kalmaya devam edeck gibi görülmektedir.

   Yine FETO Örgütü temizlendi diyerek; Devletin çeşitli kurumların da deşifre olan tarikat mensuplarını cezalandırmak yetmeyecektir. Çünkü uyanık hücreler gerekli koşullar oluşuncaya kadar belirli bir süre uyuyan hücrelere dönüşeceklerdir.  Örgütün Siyasi, bürakratik ve finans ayaklarını çökertmeden, tehlike bitti diye düşünülerek ge çiştirilen tutum ve davranış biçimlerinin; yeni dini dernek, tarikat ve kuruluşlara yeni tavizler verilerek, devlet eli ile desteklenmeleri ve maddi açıdan güçlenmelerinin sağlanması, bu olaydan yeterince ders çıkarılmadığı veya bilinçli olarak yapıldığının kanıtıdır. Bu gidişin ileri ki tarihlerde başka tarikat ve dini örgütlerle birlikte ülkeyi karanlığa götürebileceği ve yeni kalkışmalara ve darbe lere kapı aralayabileceği asla unutulmamalıdır.

     Bu kalkışmaya neden olan sinsi yapılanmalardan ders çıkarma yerine kişisel ve siyasal menfaat sağlama düşünceleri ile ülke halk larını belirli kamplara bölmenin, ayrıştırmanın, ötekileştirmenin, yandaş olmayanlar ve muhalefetle baş edilebileceği düşüncesi. Büyük bir yanılgıdan öteye gitmeyip, sonu hüsranla bitecek ve ülkeyi daha büyük bir karanlığa götüreceği veya Sivil Darbelere de kapı aralayabileceğine dikkat edilmeli ve Demokratik Güçlerce Sürekli Uyanık Olunmalıdır…     

   İleride bu tehlikeye karşı da sürekli uyanık olmak ve önlemler al mak BAŞTA SİYASİLERİN olmazsa olmazlardan olmalıdır.

 

   Yapıtımın Psikoloji Bilimine ilgi duyan ve ya Psikoloji Bilimi ile ilgilenen okuyucularca, kolaylıkla anlaşılacağından kuşku duyul madan. Diğer okuyucu kitlesinin de bu kitabı okunduktan sonra, aslında kendilerinde var olan gizil güçlerinin ve potansiyellerinin daha bilinçli bir şekilde farkına vararak, keşfederek kazanımlar elde edeceklerdir.  Bu kazanımla,yaşamı süresince karşılaştığı güçlükle rin, zorlukların üstesinden gelerek, yaşamını zehir eden ve iz bıra kan sorunlarını en az bir Psikolog Gözüyle yaklaşarak, çözümler üretmesinin zor olmayacağı, bu yapıtı okuyunca ortaya çıkacaktır. 

 

      Yıllarca araştırma, uygulama, deneyim ve birikimin ürünü olan ve uzun uğraşılar, çabalar ve emekler verilerek yazılan bu eserin; yapıta dönüşmesi süresince, özverili tutum ve davranışları ile katkılar sunan çok değerli ve sevgili eşime, çocuklarıma, torunlarıma, tüm aile fertlerine ve eserin basımına katkı sunan yayınevi sahibine ve emeği geçen tüm çalışanlarına teşekkürü borç bilirim.

 

                                                                                                                                              Psikolog /Yazar, Halil TÜRKMEN  

NOT: Bazı cümle ve alıntılar 2014 yılında eklenmiştir